1:1 Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı.
1:2 Yer boştu, yeryüzü şekilleri yoktu; engin karanlıklarla kaplıydı. Tanrının Ruhu suların üzerinde dalgalanıyordu.
1:3 Tanrı, ‹‹Işık olsun›› diye buyurdu ve ışık oldu.
1:4 Tanrı ışığın iyi olduğunu gördü ve onu karanlıktan ayırdı.
1:5 Işığa ‹‹Gündüz››, karanlığa ‹‹Gece›› adını verdi. Akşam oldu, sabah oldu ve ilk gün oluştu.
1:6 Tanrı, ‹‹Suların ortasında bir kubbe olsun, suları birbirinden ayırsın›› diye buyurdu.
1:7 Ve öyle oldu. Tanrı gökkubbeyi yarattı. Kubbenin altındaki suları üstündeki sulardan ayırdı.
1:8 Kubbeye ‹‹Gök›› adını verdi. Akşam oldu, sabah oldu ve ikinci gün oluştu.
1:9 Tanrı, ‹‹Göğün altındaki sular bir yere toplansın, kuru toprak görünsün›› diye buyurdu ve öyle oldu.
1:10 Kuru alana ‹‹Kara››, toplanan sulara ‹‹Deniz›› adını verdi. Tanrı bunun iyi olduğunu gördü.
1:11 Tanrı, ‹‹Yeryüzü bitkiler, tohum veren otlar, türüne göre tohumu meyvesinde bulunan meyve ağaçları üretsin›› diye buyurdu ve öyle oldu.
1:12 Yeryüzü bitkiler, türüne göre tohum veren otlar, tohumu meyvesinde bulunan meyve ağaçları yetiştirdi. Tanrı bunun iyi olduğunu gördü.
1:13 Akşam oldu, sabah oldu ve üçüncü gün oluştu.
1:14 Tanrı şöyle buyurdu: ‹‹Gökkubbede gündüzü geceden ayıracak, yeryüzünü aydınlatacak ışıklar olsun. Belirtileri, mevsimleri, günleri, yılları göstersin.›› Ve öyle oldu.
1:16 Tanrı büyüğü gündüze, küçüğü geceye egemen olacak iki büyük ışığı ve yıldızları yarattı.
1:17 Yeryüzünü aydınlatmak, gündüze ve geceye egemen olmak, ışığı karanlıktan ayırmak için onları gökkubbeye yerleştirdi. Tanrı bunun iyi olduğunu gördü.
1:19 Akşam oldu, sabah oldu ve dördüncü gün oluştu.
1:20 Tanrı, ‹‹Sular canlı yaratıklarla dolup taşsın, yeryüzünün üzerinde, gökte kuşlar uçuşsun›› diye buyurdu.
1:21 Tanrı büyük deniz canavarlarını, sularda kaynaşan canlıları ve uçan çeşitli varlıkları yarattı. Bunun iyi olduğunu gördü.
1:22 Tanrı, ‹‹Verimli olun, çoğalın, denizleri doldurun, yeryüzünde kuşlar çoğalsın›› diyerek onları kutsadı.
1:23 Akşam oldu, sabah oldu ve beşinci gün oluştu.
1:24 Tanrı, ‹‹Yeryüzü çeşit çeşit canlı yaratık, evcil ve yabanıl hayvan, sürüngen türetsin›› diye buyurdu. Ve öyle oldu.
1:25 Tanrı çeşit çeşit yabanıl hayvan, evcil hayvan, sürüngen yarattı. Bunun iyi olduğunu gördü. kara hayvanlarını da kapsıyor.
1:26 Tanrı, ‹‹İnsanı kendi suretimizde, kendimize benzer yaratalım›› dedi, ‹‹Denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, evcil hayvanlara, sürüngenlere, yeryüzünün tümüne egemen olsun.››
1:27 Tanrı insanı kendi suretinde yarattı. Böylece insan Tanrı suretinde yaratılmış oldu. İnsanları erkek ve dişi olarak yarattı.
1:28 Onları kutsayarak, ‹‹Verimli olun, çoğalın›› dedi, ‹‹Yeryüzünü doldurun ve denetiminize alın; denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, yeryüzünde yaşayan bütün canlılara egemen olun.
1:29 İşte yeryüzünde tohum veren her otu, tohumu meyvesinde bulunan her meyve ağacını size veriyorum. Bunlar size yiyecek olacak.
1:30 Yabanıl hayvanlara, gökteki kuşlara, sürüngenlere -soluk alıp veren bütün hayvanlara- yiyecek olarak yeşil otları veriyorum.›› Ve öyle oldu.
1:31 Tanrı yarattıklarına baktı ve her şeyin çok iyi olduğunu gördü. Akşam oldu, sabah oldu ve altıncı gün oluştu.
2:1 Gök ve yer bütün öğeleriyle tamamlandı.
2:2 Yedinci güne gelindiğinde Tanrı yapmakta olduğu işi bitirdi. Yaptığı işten o gün dinlendi.
2:3 Yedinci günü kutsadı. Onu kutsal bir gün olarak belirledi. Çünkü Tanrı o gün yaptığı, yarattığı bütün işi bitirip dinlendi.
2:4 Göğün ve yerin yaratılış öyküsü: RAB Tanrı göğü ve yeri yarattığında,
2:5 yeryüzünde yabanıl bir fidan, bir ot bile bitmemişti. Çünkü RAB Tanrı henüz yeryüzüne yağmur göndermemişti. Toprağı işleyecek insan da yoktu.
2:6 Yerden yükselen buhar bütün toprakları suluyordu.
2:7 RAB Tanrı Ademi topraktan yarattı ve burnuna yaşam soluğunu üfledi. Böylece Adem yaşayan varlık oldu. kaynakları››.
2:8 RAB Tanrı doğuda, Adende bir bahçe dikti. Yarattığı Ademi oraya koydu.
2:9 Bahçede iyi meyve veren türlü türlü güzel ağaç yetiştirdi. Bahçenin ortasında yaşam ağacıyla iyiyle kötüyü bilme ağacı vardı.
2:10 Adenden bir ırmak doğuyor, bahçeyi sulayıp orada dört kola ayrılıyordu.
2:11 İlk ırmağın adı Pişondur. Altın kaynakları olan Havila sınırları boyunca akar.
2:12 Orada iyi altın, reçine ve oniks bulunur.
2:13 İkinci ırmağın adı Gihondur, Kûş sınırları boyunca akar.
2:14 Üçüncü ırmağın adı Dicledir, Asurun doğusundan akar. Dördüncü ırmak ise Fırattır.
2:15 RAB Tanrı Aden bahçesine bakması, onu işlemesi için Ademi oraya koydu.
2:16 Ona, ‹‹Bahçede istediğin ağacın meyvesini yiyebilirsin›› diye buyurdu,
2:17 ‹‹Ama iyiyle kötüyü bilme ağacından yeme. Çünkü ondan yediğin gün kesinlikle ölürsün.››
2:18 Sonra, ‹‹Ademin yalnız kalması iyi değil›› dedi, ‹‹Ona uygun bir yardımcı yaratacağım.››
2:19 RAB Tanrı yerdeki hayvanların, gökteki kuşların tümünü topraktan yaratmıştı. Onlara ne ad vereceğini görmek için hepsini Ademe getirdi. Adem her birine ne ad verdiyse, o canlı o adla anıldı.
2:20 Adem bütün evcil ve yabanıl hayvanlara, gökte uçan kuşlara ad koydu. Ama kendisi için uygun bir yardımcı bulunmadı.
2:21 RAB Tanrı Ademe derin bir uyku verdi. Adem uyurken, RAB Tanrı onun kaburga kemiklerinden birini alıp yerini etle kapadı.
2:22 Ademden aldığı kaburga kemiğinden bir kadın yaratarak onu Ademe getirdi.
2:23 Adem, ‹‹İşte, bu benim kemiklerimden alınmış kemik,
Etimden alınmış ettir›› dedi, ‹‹Ona ‹Kadın› denilecek,
Çünkü o adamdan alındı.›› türemiştir.
2:24 Bu nedenle adam annesini babasını bırakıp karısına bağlanacak, ikisi tek beden olacak.
2:25 Adem de karısı da çıplaktılar, henüz utanç nedir bilmiyorlardı.
3:1 RAB Tanrının yarattığı yabanıl hayvanların en kurnazı yılandı. Yılan kadına, ‹‹Tanrı gerçekten, ‹Bahçedeki ağaçların hiçbirinin meyvesini yemeyin› dedi mi?›› diye sordu.
3:2 Kadın, ‹‹Bahçedeki ağaçların meyvelerinden yiyebiliriz›› diye yanıtladı,
3:3 ‹‹Ama Tanrı, ‹Bahçenin ortasındaki ağacın meyvesini yemeyin, ona dokunmayın; yoksa ölürsünüz› dedi.››
3:4 Yılan, ‹‹Kesinlikle ölmezsiniz›› dedi,
3:5 ‹‹Çünkü Tanrı biliyor ki, o ağacın meyvesini yediğinizde gözleriniz açılacak, iyiyle kötüyü bilerek Tanrı gibi olacaksınız.››
3:6 Kadın ağacın güzel, meyvesinin yemek için uygun ve bilgelik kazanmak için çekici olduğunu gördü. Meyveyi koparıp yedi. Yanındaki kocasına verdi, o da yedi.
3:7 İkisinin de gözleri açıldı. Çıplak olduklarını anladılar. Bu yüzden incir yaprakları dikip kendilerine önlük yaptılar.
3:8 Derken, günün serinliğinde bahçede yürüyen RAB Tanrının sesini duydular. Ondan kaçıp ağaçların arasına gizlendiler.
3:9 RAB Tanrı Ademe, ‹‹Neredesin?›› diye seslendi.
3:10 Adem, ‹‹Bahçede sesini duyunca korktum. Çünkü çıplaktım, bu yüzden gizlendim›› dedi.
3:11 RAB Tanrı, ‹‹Çıplak olduğunu sana kim söyledi?›› diye sordu, ‹‹Sana meyvesini yeme dediğim ağaçtan mı yedin?››
3:12 Adem, ‹‹Yanıma koyduğun kadın ağacın meyvesini bana verdi, ben de yedim›› diye yanıtladı.
3:13 RAB Tanrı kadına, ‹‹Nedir bu yaptığın?›› diye sordu. Kadın, ‹‹Yılan beni aldattı, o yüzden yedim›› diye karşılık verdi.
3:14 Bunun üzerine RAB Tanrı yılana,
‹‹Bu yaptığından ötürü
Bütün evcil ve yabanıl hayvanların
En lanetlisi sen olacaksın›› dedi,
‹‹Karnının üzerinde sürünecek,
Yaşamın boyunca toprak yiyeceksin.
3:15 Seninle kadını, onun soyuyla senin soyunu
Birbirinize düşman edeceğim.
Onun soyu senin başını ezecek,
Sen onun topuğuna saldıracaksın.››
3:16 RAB Tanrı kadına,
‹‹Çocuk doğururken sana
Çok acı çektireceğim›› dedi,
‹‹Ağrı çekerek doğum yapacaksın.
Kocana istek duyacaksın,
Seni o yönetecek.››
3:17 RAB Tanrı Ademe,
‹‹Karının sözünü dinlediğin ve sana,
Meyvesini yeme dediğim ağaçtan yediğin için
Toprak senin yüzünden lanetlendi›› dedi,
‹‹Yaşam boyu emek vermeden yiyecek bulamayacaksın.
3:18 Toprak sana diken ve çalı verecek,
Yaban otu yiyeceksin.
3:19 Toprağa dönünceye dek
Ekmeğini alın teri dökerek kazanacaksın.
Çünkü topraksın, topraktan yaratıldın
Ve yine toprağa döneceksin.››
3:20 Adem karısına Havvafç adını verdi. Çünkü o bütün insanlarınfç annesiydi. gelen aynı sözcükten türemiştir.
3:21 RAB Tanrı Ademle karısı için deriden giysiler yaptı, onları giydirdi.
3:22 Sonra, ‹‹Adem iyiyle kötüyü bilmekle bizlerden biri gibi oldu›› dedi, ‹‹Artık yaşam ağacına uzanıp meyve almasına, yiyip ölümsüz olmasına izin verilmemeli.››
3:23 Böylece RAB Tanrı, yaratılmış olduğu toprağı işlemek üzere Ademi Aden bahçesinden çıkardı.
3:24 Onu kovdu. Yaşam ağacının yolunu denetlemek için de Aden bahçesinin doğusuna Keruvlar ve her yana dönen alevli bir kılıç yerleştirdi.
4:1 Adem karısı Havva ile yattı. Havva hamile kaldı ve Kayini doğurdu. ‹‹RABbin yardımıyla bir oğul dünyaya getirdim›› dedi.
4:2 Daha sonra Kayinin kardeşi Habili doğurdu. Habil çoban oldu, Kayin ise çiftçi.
4:3 Günler geçti. Bir gün Kayin toprağın ürünlerinden RABbe sunu getirdi.
4:4 Habil de sürüsünde ilk doğan hayvanlardan bazılarını, özellikle de yağlarını getirdi. RAB Habili ve sunusunu kabul etti.
4:5 Kayinle sunusunu ise reddetti. Kayin çok öfkelendi, suratını astı.
4:6 RAB Kayine, ‹‹Niçin öfkelendin?›› diye sordu, ‹‹Niçin surat astın?
4:7 Doğru olanı yapsan, seni kabul etmez miyim? Ancak doğru olanı yapmazsan, günah kapıda pusuya yatmış, seni bekliyor. Ona egemen olmalısın.››
4:8 Kayin kardeşi Habile, ‹‹Haydi, tarlaya gidelim›› dedi. Tarlada birlikteyken kardeşine saldırıp onu öldürdü. Tevratı, Süryanice ve Vulgatadan alındı.
4:9 RAB Kayine, ‹‹Kardeşin Habil nerede?›› diye sordu. Kayin, ‹‹Bilmiyorum, kardeşimin bekçisi miyim ben?›› diye karşılık verdi.
4:10 RAB, ‹‹Ne yaptın?›› dedi, ‹‹Kardeşinin kanı topraktan bana sesleniyor.
4:11 Artık döktüğün kardeş kanını içmek için ağzını açan toprağın laneti altındasın.
4:12 İşlediğin toprak bundan böyle sana ürün vermeyecek. Yeryüzünde aylak aylak dolaşacaksın.››
4:13 Kayin, ‹‹Cezam kaldıramayacağım kadar ağır›› diye karşılık verdi,
4:14 ‹‹Bugün beni bu topraklardan kovdun. Artık huzurundan uzak kalacak, yeryüzünde aylak aylak dolaşacağım. Kim bulsa öldürecek beni.››
4:15 Bunun üzerine RAB, ‹‹Seni kim öldürürse, ondan yedi kez öç alınacak›› dedi. Kimse bulup öldürmesin diye Kayinin üzerine bir nişan koydu.
4:16 Kayin RABbin huzurundan ayrıldı. Aden bahçesinin doğusunda, Nod topraklarına yerleşti.
4:17 Kayin karısıyla yattı. Karısı hamile kaldı ve Hanoku doğurdu. Kayin o sırada bir kent kurmaktaydı. Kente oğlu Hanokun adını verdi.
4:18 Hanoktan İrat oldu. İrattan Mehuyael, Mehuyaelden Metuşael, Metuşaelden Lemek oldu.
4:19 Lemek iki kadınla evlendi. Birinin adı Âda, öbürünün ise Sillaydı.
4:20 Âda Yavalı doğurdu. Yaval sürü sahibi göçebelerin atasıydı.
4:21 Kardeşinin adı Yuvaldı. Yuval lir ve ney çalanların atasıydı.
4:22 Silla Tuval-Kayini doğurdu. Tuval-Kayin tunç ve demirden çeşitli kesici aletler yapardı. Tuval-Kayinin kızkardeşi Naamaydı.
4:23 Lemek karılarına şöyle dedi: ‹‹Ey Âda ve Silla, beni dinleyin,
Ey Lemekin karıları, sözlerime kulak verin.
Beni yaraladığı için
Bir adam öldürdüm,
Beni hırpaladığı için
Bir genci öldürdüm.
4:24 Kayinin yedi kez öcü alınacaksa,
Lemekin yetmiş yedi kez öcü alınmalı.››
4:25 Adem karısıyla yine yattı. Havva bir erkek çocuk doğurdu. ‹‹Tanrı Kayinin öldürdüğü Habilin yerine bana başka bir oğul bağışladı›› diyerek çocuğa Şit adını verdi.
4:26 Şit'in de bir oğlu oldu, adını Enoş koydu. O zaman insanlar RAB'bi adıyla çağırmaya başladı.
5:1 Adem soyunun öyküsü: Tanrı insanı yarattığında onu kendine benzer kıldı.
5:2 Onları erkek ve dişi olarak yarattı ve kutsadı. Yaratıldıkları gün onlara ‹‹İnsan›› adını verdi.
5:3 Adem 130 yaşındayken kendi suretinde, kendisine benzer bir oğlu oldu. Ona Şit adını verdi.
5:4 Şitin doğumundan sonra Adem 800 yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.
5:5 Adem toplam 930 yıl yaşadıktan sonra öldü.
5:6 Şit 105 yaşındayken oğlu Enoş doğdu.
5:7 Enoşun doğumundan sonra Şit 807 yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.
5:8 Şit toplam 912 yıl yaşadıktan sonra öldü.
5:9 Enoş 90 yaşındayken oğlu Kenan doğdu.
5:10 Kenanın doğumundan sonra Enoş 815 yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.
5:11 Enoş toplam 905 yıl yaşadıktan sonra öldü.
5:12 Kenan 70 yaşındayken oğlu Mahalalel doğdu.
5:13 Mahalalelin doğumundan sonra Kenan 840 yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.
5:14 Kenan toplam 910 yıl yaşadıktan sonra öldü.
5:15 Mahalalel 65 yaşındayken oğlu Yeret doğdu.
5:16 Yeretin doğumundan sonra Mahalalel 830 yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.
5:17 Mahalalel toplam 895 yıl yaşadıktan sonra öldü.
5:18 Yeret 162 yaşındayken oğlu Hanok doğdu.
5:19 Hanokun doğumundan sonra Yeret 800 yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.
5:20 Yeret toplam 962 yıl yaşadıktan sonra öldü.
5:21 Hanok 65 yaşındayken oğlu Metuşelah doğdu.
5:22 Metuşelahın doğumundan sonra Hanok 300 yıl Tanrı yolunda yürüdü. Başka oğulları, kızları oldu.
5:23 Hanok toplam 365 yıl yaşadı.
5:24 Tanrı yolunda yürüdü, sonra ortadan kayboldu; çünkü Tanrı onu yanına almıştı.
5:25 Metuşelah 187 yaşındayken oğlu Lemek doğdu.
5:26 Lemekin doğumundan sonra Metuşelah 782 yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.
5:27 Metuşelah toplam 969 yıl yaşadıktan sonra öldü.
5:28 Lemek 182 yaşındayken bir oğlu oldu.
5:29 ‹‹RABbin lanetlediği bu toprak yüzünden çektiğimiz eziyeti, harcadığımız emeği bu çocuk hafifletip bizi rahatlatacak›› diyerek çocuğa Nuh adını verdi.
5:30 Nuhun doğumundan sonra Lemek 595 yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.
5:31 Lemek toplam 777 yıl yaşadıktan sonra öldü.
5:32 Nuh 500 yıl yaşadıktan sonra Sam, Ham, Yafet adlı oğulları doğdu.
6:1 Yeryüzünde insanlar çoğalmaya başladı, kızlar doğdu.
6:2 İlahi varlıklarfı insan kızlarının güzelliğini görünce beğendikleriyle evlendiler.
6:3 RAB, ‹‹Ruhum insanda sonsuza dek kalmayacak, çünkü o ölümlüdür›› dedi, ‹‹İnsanın ömrü yüz yirmi yıl olacak.››
6:4 İlahi varlıklarınfı insan kızlarıyla evlenip çocuk sahibi oldukları günlerde ve daha sonra yeryüzünde Nefiller vardı. Bunlar eski çağ kahramanları, ünlü kişilerdi. Bunların melek ya da Şit soyundan gelen insanlar olduğu sanılıyor. gelir. Septuaginta bunu ‹‹Devler›› diye çevirir. Aynı sözcük Say.13:32-33 ayetlerinde de geçer.
6:5 RAB baktı, yeryüzünde insanın yaptığı kötülük çok, aklı fikri hep kötülükte.
6:6 İnsanı yarattığına pişman oldu. Yüreği sızladı.
6:7 ‹‹Yarattığım insanları, hayvanları, sürüngenleri, kuşları yeryüzünden silip atacağım›› dedi, ‹‹Çünkü onları yarattığıma pişman oldum.››
6:8 Ama Nuh RABbin gözünde lütuf buldu.
6:9 Nuhun öyküsü şöyledir: Nuh doğru bir insandı. Çağdaşları arasında kusursuz biriydi. Tanrı yolunda yürüdü.
6:10 Üç oğlu vardı: Sam, Ham, Yafet.
6:11 Tanrının gözünde yeryüzü bozulmuş, zorbalıkla dolmuştu.
6:12 Tanrı yeryüzüne baktı ve her şeyin ne denli bozulduğunu gördü. Çünkü insanlar yoldan çıkmıştı.
6:13 Tanrı Nuha, ‹‹İnsanlığa son vereceğim›› dedi, ‹‹Çünkü onlar yüzünden yeryüzü zorbalıkla doldu. Onlarla birlikte yeryüzünü de yok edeceğim.
6:14 Kendine gofer ağacından bir gemi yap. İçini dışını ziftle, içeriye kamaralar yap.
6:15 Gemiyi şöyle yapacaksın: Uzunluğu üç yüz, genişliği elli, yüksekliği otuz arşın olacak.
6:16 Pencere de yap, boyu yukarıya doğru bir arşını bulsun. Kapıyı geminin yan tarafına koy. Alt, orta ve üst güverteler yap.
6:17 Yeryüzüne tufan göndereceğim. Göklerin altında soluk alan bütün canlıları yok edeceğim. Yeryüzündeki her canlı ölecek.
6:18 Ama seninle bir antlaşma yapacağım. Oğulların, karın, gelinlerinle birlikte gemiye bin.
6:19 Sağ kalabilmeleri için her canlı türünden bir erkek, bir dişi olmak üzere birer çifti gemiye al.
6:20 Çeşit çeşit kuşlar, hayvanlar, sürüngenler sağ kalmak için çifter çifter sana gelecekler.
6:21 Yanına hem kendin, hem onlar için yenebilecek ne varsa al, ilerde yemek üzere depola.›› olduğu sanılıyor.
6:22 Nuh Tanrı'nın bütün buyruklarını yerine getirdi.
7:1 RAB Nuha, ‹‹Bütün ailenle birlikte gemiye bin›› dedi, ‹‹Çünkü bu kuşak içinde yalnız seni doğru buldum.
7:2 Yeryüzünde soyları tükenmesin diye, yanına temiz sayılan hayvanlardan erkek ve dişi olmak üzere yedişer çift, kirli sayılan hayvanlardan birer çift, kuşlardan yedişer çift al.
7:4 Çünkü yedi gün sonra yeryüzüne kırk gün kırk gece yağmur yağdıracağım. Yarattığım her canlıyı yeryüzünden silip atacağım.››
7:5 Nuh RABbin bütün buyruklarını yerine getirdi.
7:6 Yeryüzünde tufan koptuğunda Nuh altı yüz yaşındaydı.
7:7 Nuh, oğulları, karısı, gelinleri tufandan kurtulmak için hep birlikte gemiye bindiler.
7:8 Tanrının Nuha buyurduğu gibi temiz ve kirli sayılan her tür hayvan, kuş ve sürüngenden erkek ve dişi olmak üzere birer çift Nuha gelip gemiye bindiler.
7:10 Yedi gün sonra tufan koptu.
7:11 Nuh altı yüz yaşındayken, o yılın ikinci ayının on yedinci günü enginlerin bütün kaynakları fışkırdı, göklerin kapakları açıldı.
7:12 Yeryüzüne kırk gün kırk gece yağmur yağdı.
7:13 Nuh, oğulları Sam, Ham, Yafet, Nuhun karısıyla üç gelini tam o gün gemiye bindiler.
7:14 Onlarla birlikte her tür hayvan -evcil hayvanların, sürüngenlerin, kuşların, uçan yaratıkların her türü- gemiye bindi.
7:15 Soluk alan her tür canlı çifter çifter Nuhun yanına gelip gemiye bindi.
7:16 Gemiye giren hayvanlar Tanrının Nuha buyurduğu gibi erkek ve dişiydi. RAB Nuhun ardından kapıyı kapadı.
7:17 Tufan kırk gün sürdü. Çoğalan sular gemiyi yerden yukarı kaldırdı.
7:18 Sular yükseldi, çoğaldıkça çoğaldı; gemi suyun üzerinde yüzmeye başladı.
7:19 Sular öyle yükseldi ki, yeryüzündeki bütün yüksek dağlar su altında kaldı.
7:20 Yükselen sular dağları on beş arşın aştı.
7:21 Yeryüzünde yaşayan bütün canlılar yok oldu; kuşlar, evcil ve yabanıl hayvanlar, sürüngenler, insanlar, soluk alan bütün canlılar öldü.
7:23 RAB insanlardan evcil hayvanlara, sürüngenlerden kuşlara dek bütün canlıları yok etti, yeryüzündeki her şey silinip gitti. Yalnız Nuhla gemidekiler kaldı.
7:24 Sular yüz elli gün boyunca yeryüzünü kapladı.
8:1 Sonra Tanrı Nuhu ve gemideki evcil ve yabanıl hayvanları anımsadı. Yeryüzünde bir rüzgar estirdi, sular alçalmaya başladı.
8:2 Enginlerin kaynakları, göklerin kapakları kapandı. Yağmur dindi.
8:3 Sular yeryüzünden çekilmeye başladı. Yüz elli gün geçtikten sonra sular azaldı.
8:4 Gemi yedinci ayın on yedinci günü Ararat dağlarına oturdu.
8:5 Sular onuncu aya kadar sürekli azaldı. Onuncu ayın birinde dağların doruğu göründü.
8:6 Kırk gün sonra Nuh yapmış olduğu geminin penceresini açtı.
8:7 Kuzgunu dışarı gönderdi. Kuzgun sular kuruyuncaya kadar dönmedi, uçup durdu.
8:8 Bunun üzerine Nuh suların yeryüzünden çekilip çekilmediğini anlamak için güvercini gönderdi.
8:9 Güvercin konacak bir yer bulamadı, çünkü her yer suyla kaplıydı. Gemiye, Nuhun yanına döndü. Nuh uzanıp güvercini tuttu ve gemiye, yanına aldı.
8:10 Yedi gün daha bekledi, sonra güvercini yine dışarı saldı.
8:11 Güvercin gagasında yeni kopmuş bir zeytin yaprağıyla akşamleyin geri döndü. O zaman Nuh suların yeryüzünden çekilmiş olduğunu anladı.
8:12 Yedi gün daha bekledikten sonra güvercini yine gönderdi. Bu kez güvercin geri dönmedi.
8:13 Nuh altı yüz bir yaşındayken, birinci ayın birinde yeryüzündeki sular kurudu. Nuh geminin üstündeki kapağı kaldırınca toprağın kurumuş olduğunu gördü.
8:14 İkinci ayın yirmi yedinci günü toprak tümüyle kurumuştu.
8:15 Tanrı Nuha, ‹‹Karın, oğulların ve gelinlerinle birlikte gemiden çık›› dedi,
8:17 ‹‹Kendinle birlikte bütün canlıları, kuşları, hayvanları, sürüngenleri de çıkar. Üresinler, verimli olsunlar, yeryüzünde çoğalsınlar.››
8:18 Nuh karısı, oğulları ve gelinleriyle birlikte gemiden çıktı.
8:19 Bütün hayvanlar, sürüngenler, kuşlar, yeryüzünde yaşayan her tür canlı da gemiyi terk etti.
8:20 Nuh RABbe bir sunak yaptı. Orada bütün temiz sayılan hayvanlarla kuşlardan yakmalık sunular sundu.
8:21 Güzel kokudan hoşnut olan RAB içinden şöyle dedi: ‹‹İnsanlar yüzünden yeryüzünü bir daha lanetlemeyeceğim. Çünkü insan yüreğindeki eğilimler çocukluğundan beri kötüdür. Şimdi yaptığım gibi bütün canlıları bir daha yok etmeyeceğim.
8:22 ‹‹Dünya durdukça
Ekin ekmek, biçmek,
Sıcak, soğuk,
Yaz, kış,
Gece, gündüz hep var olacaktır.››
9:1 Tanrı, Nuhu ve oğullarını kutsayarak, ‹‹Verimli olun, çoğalıp yeryüzünü doldurun›› dedi,
9:2 ‹‹Yerdeki hayvanların, gökteki kuşların tümü sizden korkup ürkecek. Yeryüzündeki bütün canlılar, denizdeki bütün balıklar sizin yönetiminize verilmiştir.
9:3 Bütün canlılar size yiyecek olacak. Yeşil bitkiler gibi, hepsini size veriyorum.
9:4 ‹‹Yalnız kanlı et yemeyeceksiniz, çünkü kan canı içerir.
9:5 Sizin de kanınız dökülürse, hakkınızı kesinlikle arayacağım. Her hayvandan hesabını soracağım. Her insandan, kardeşinin canına kıyan herkesten hakkınızı arayacağım.
9:6 ‹‹Kim insan kanı dökerse,
Kendi kanı da insan tarafından dökülecektir.
Çünkü Tanrı insanı kendi suretinde yarattı.
9:7 Verimli olun, çoğalın.
Yeryüzünde üreyin, artın.››
9:8 Tanrı Nuha ve oğullarına şöyle dedi:
9:9 ‹‹Sizinle ve gelecek kuşaklarınızla, sizinle birlikteki bütün canlılarla -kuşlar, evcil ve yabanıl hayvanlar, gemiden çıkan bütün hayvanlarla- antlaşmamı sürdürmek istiyorum.
9:11 Sizinle antlaşmamı sürdüreceğim: Bir daha tufanla bütün canlılar yok olmayacak. Yeryüzünü yok eden tufan bir daha olmayacak.››
9:12 Tanrı şöyle sürdürdü konuşmasını: ‹‹Sizinle ve bütün canlılarla kuşaklar boyu sonsuza dek sürecek antlaşmamın belirtisi şu olacak:
9:13 Yayımı bulutlara yerleştireceğim ve bu, yeryüzüyle aramdaki antlaşmanın belirtisi olacak.
9:14 Yeryüzüne ne zaman bulut göndersem, yayım bulutların arasında ne zaman görünse,
9:15 sizinle ve bütün canlı varlıklarla yaptığım antlaşmayı anımsayacağım: Canlıları yok edecek bir tufan bir daha olmayacak.
9:16 Ne zaman bulutlarda yay görünse, ona bakıp yeryüzünde yaşayan bütün canlılarla yaptığım sonsuza dek geçerli antlaşmayı anımsayacağım.››
9:17 Tanrı Nuha, ‹‹Kendimle yeryüzündeki bütün canlılar arasında sürdüreceğim antlaşmanın belirtisi budur›› dedi.
9:18 Gemiden çıkan Nuhun oğulları Sam, Ham ve Yafet idi. Ham Kenanın babasıydı.
9:19 Nuhun üç oğlu bunlardı. Yeryüzüne yayılan bütün insanlar onlardan üredi.
9:20 Nuh çiftçiydi, ilk bağı o dikti.
9:21 Şarap içip sarhoş oldu, çadırının içinde çırılçıplak uzandı.
9:22 Kenanın babası olan Ham babasının çıplak olduğunu görünce dışarı çıkıp iki kardeşine anlattı.
9:23 Samla Yafet bir giysi alıp omuzlarına attılar, geri geri yürüyerek çıplak babalarını örttüler. Babalarını çıplak görmemek için yüzlerini öbür yana çevirdiler.
9:24 Nuh ayılınca küçük oğlunun ne yaptığını anlayarak,
9:25 şöyle dedi: ‹‹Kenana lanet olsun,
Köleler kölesi olsun kardeşlerine.
9:26 Övgüler olsun Samın Tanrısı RABbe,
Kenan Sama kul olsun.
9:27 Tanrı Yafetefö bolluk versin,
Samın çadırlarında yaşasın,
Kenan Yafete kul olsun.››
9:28 Nuh tufandan sonra üç yüz elli yıl daha yaşadı.
9:29 Toplam dokuz yüz elli yıl yaşadıktan sonra öldü.
10:1 Nuhun oğulları Sam, Ham ve Yafetin öyküsü şudur: Tufandan sonra bunların birçok oğlu oldu.
10:2 Yafetin oğulları: Gomer, Magog, Meday, Yâvan, Tuval, Meşek, Tiras.
10:3 Gomerin oğulları: Aşkenaz, Rifat, Togarma.
10:4 Yâvanın oğulları: Elişa, Tarşiş, Kittim, Rodanim.
10:5 Kıyılarda yaşayan insanların ataları bunlardır. Ülkelerinde çeşitli dillere, uluslarında çeşitli boylara bölündüler.
10:6 Hamın oğulları: Kûş, Misrayim, Pût, Kenan.
10:7 Kûşun oğulları: Seva, Havila, Savta, Raama, Savteka. Raamanın oğulları: Şeva, Dedan.
10:8 Kûşun Nemrut adında bir oğlu oldu. Yiğitliğiyle yeryüzüne ün saldı.
10:9 RABbin önünde yiğit bir avcıydı. ‹‹RABbin önünde Nemrut gibi yiğit avcı›› sözü buradan gelir.
10:10 İlkin Şinar topraklarında, Babil, Erek, Akat, Kalne kentlerinde krallık yaptı.
10:11 Sonra Asura giderek Ninova, Rehovot-İr, Kalah kentlerini ve Ninovayla önemli bir kent olan Kalah arasında Reseni kurdu.
10:13 Misrayim Ludluların, Anamlıların, Lehavlıların, Naftuhluların, Patrusluların, Filistlilerin ataları olan Kasluhluların ve Kaftorluların atasıydı.
10:15 Kenan ilk oğlu olan Sidonun babası ve Hititlerin, Yevusluların, Amorluların, Girgaşlıların, Hivlilerin, Arklıların, Sinlilerin, Arvatlıların, Semarlıların, Hamalıların atasıydı. Kenan boyları daha sonra dağıldı.
10:19 Kenan sınırı Saydadan Gerar, Gazze, Sodom, Gomora, Adma ve Sevoyime doğru Laşaya kadar uzanıyordu.
10:20 Ülkelerinde ve uluslarında çeşitli boylara ve dillere bölünen Hamoğulları bunlardı.
10:21 Yafetin ağabeyi olan Samın da çocukları oldu. Sam bütün Ever soyunun atasıydı.
10:22 Samın oğulları: Elam, Asur, Arpakşat, Lud, Aram.
10:23 Aramın oğulları: Ûs, Hul, Geter, Maş.
10:24 Arpakşat Şelahın babasıydı. Şelahtan Ever oldu.
10:25 Everin iki oğlu oldu. Birinin adı Pelekti; çünkü yeryüzündeki insanlar onun yaşadığı dönemde bölündü. Kardeşinin adı Yoktandı.
10:26 Yoktan Almodatın, Şelefin, Hasarmavetin, Yerahın, Hadoramın, Uzalın, Diklanın, Ovalın, Avimaelin, Şevanın, Ofirin, Havilanın, Yovavın atasıydı. Bunların hepsi Yoktanın soyundandı. Septuaginta ‹‹Arpakşat Kenanın babasıydı, Kenan Şelahın babasıydı.››
10:30 Doğuda, Meşadan Sefara uzanan dağlık bölgede yaşarlardı.
10:31 Ülkelerinde ve uluslarında çeşitli boylara ve dillere bölünen Samoğulları bunlardı.
10:32 Tufandan sonra kayda geçen, ulus ulus, boy boy yeryüzüne yayılan bütün bu insanlar Nuh'un soyundan gelmedir.
11:1 Başlangıçta dünyadaki bütün insanlar aynı dili konuşur, aynı sözleri kullanırlardı.
11:2 Doğuya göçerlerken Şinar bölgesinde bir ova bulup oraya yerleştiler.
11:3 Birbirlerine, ‹‹Gelin, tuğla yapıp iyice pişirelim›› dediler. Taş yerine tuğla, harç yerine zift kullandılar.
11:4 Sonra, ‹‹Kendimize bir kent kuralım›› dediler, ‹‹Göklere erişecek bir kule dikip ün salalım. Böylece yeryüzüne dağılmayız.››
11:5 RAB insanların yaptığı kentle kuleyi görmek için aşağıya indi.
11:6 ‹‹Tek bir halk olup aynı dili konuşarak bunu yapmaya başladıklarına göre, düşündüklerini gerçekleştirecek, hiçbir engel tanımayacaklar›› dedi,
11:7 ‹‹Gelin, aşağı inip dillerini karıştıralım ki, birbirlerini anlamasınlar.››
11:8 Böylece RAB onları yeryüzüne dağıtarak kentin yapımını durdurdu.
11:9 Bu nedenle kente Babilfş adı verildi. Çünkü RAB bütün insanların dilini orada karıştırmış ve onları yeryüzünün dört bucağına dağıtmıştı.
11:10 Samın soyunun öyküsü: Tufandan iki yıl sonra Sam 100 yaşındayken oğlu Arpakşat doğdu.
11:11 Arpakşatın doğumundan sonra Sam 500 yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.
11:12 Arpakşat 35 yaşındayken oğlu Şelah doğdu.
11:13 Şelahın doğumundan sonra Arpakşat 403 yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu. doğdu. Kenanın doğumundan sonra Arpakşat 430 yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu. Kenan 130 yaşındayken oğlu Şelah doğdu. Şelahın doğumundan sonra Kenan 330 yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu›› (bkz. Luk.3:35-36).
11:14 Şelah 30 yaşındayken oğlu Ever doğdu.
11:15 Everin doğumundan sonra Şelah 403 yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.
11:16 Ever 34 yaşındayken oğlu Pelek doğdu.
11:17 Pelekin doğumundan sonra Ever 430 yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.
11:18 Pelek 30 yaşındayken oğlu Reu doğdu.
11:19 Reunun doğumundan sonra Pelek 209 yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.
11:20 Reu 32 yaşındayken oğlu Seruk doğdu.
11:21 Serukun doğumundan sonra Reu 207 yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.
11:22 Seruk 30 yaşındayken oğlu Nahor doğdu.
11:23 Nahorun doğumundan sonra Seruk 200 yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.
11:24 Nahor 29 yaşındayken oğlu Terah doğdu.
11:25 Terahın doğumundan sonra Nahor 119 yıl daha yaşadı. Başka oğulları, kızları oldu.
11:26 Yetmiş yaşından sonra Terahın Avram, Nahor ve Haran adlı oğulları oldu.
11:27 Terah soyunun öyküsü: Terah Avram, Nahor ve Haranın babasıydı. Haranın Lut adlı bir oğlu oldu.
11:28 Haran, babası Terah henüz sağken, doğduğu ülkede, Kildanilerin Ur Kentinde öldü.
11:29 Avramla Nahor evlendiler. Avramın karısının adı Saray, Nahorunkinin adı Milkaydı. Milka Yiskanın babası Haranın kızıydı.
11:30 Saray kısırdı, çocuğu olmuyordu.
11:31 Terah, oğlu Avramı, Haranın oğlu olan torunu Lutu ve Avramın karısı olan gelini Sarayı yanına aldı. Kenan ülkesine gitmek üzere Kildanilerin Ur Kentinden ayrıldılar. Harrana gidip oraya yerleştiler.
11:32 Terah iki yüz beş yıl yaşadıktan sonra Harran'da öldü.
12:1 RAB Avrama, ‹‹Ülkeni, akrabalarını, baba evini bırak, sana göstereceğim ülkeye git›› dedi,
12:2 ‹‹Seni büyük bir ulus yapacağım,
Seni kutsayacak, sana ün kazandıracağım,
Bereket kaynağı olacaksın.
12:3 Seni kutsayanları kutsayacak,
Seni lanetleyeni lanetleyeceğim.
Yeryüzündeki bütün halklar
Senin aracılığınla kutsanacak.››
12:4 Avram RABbin buyurduğu gibi yola çıktı. Lut da onunla birlikte gitti. Avram Harrandan ayrıldığı zaman yetmiş beş yaşındaydı.
12:5 Karısı Sarayı, yeğeni Lutu, Harranda kazandıkları malları, edindikleri uşakları yanına alıp Kenan ülkesine doğru yola çıktı. Oraya vardılar.
12:6 Avram ülke boyunca Şekemdeki More meşesine kadar ilerledi. O günlerde orada Kenanlılar yaşıyordu.
12:7 RAB Avrama görünerek, ‹‹Bu toprakları senin soyuna vereceğim›› dedi. Avram kendisine görünen RABbe orada bir sunak yaptı.
12:8 Oradan Beytelin doğusundaki dağlık bölgeye doğru gitti. Çadırını batıdaki Beytelle doğudaki Ay Kentinin arasına kurdu. Orada RABbe bir sunak yapıp RABbi adıyla çağırdı.
12:9 Sonra kona göçe Negeve doğru ilerledi.
12:10 Ülkedeki şiddetli kıtlık yüzünden Avram geçici bir süre için Mısıra gitti.
12:11 Mısıra yaklaştıklarında karısı Saraya, ‹‹Güzel bir kadın olduğunu biliyorum›› dedi,
12:12 ‹‹Olur ki Mısırlılar seni görüp, ‹Bu onun karısı› diyerek beni öldürür, seni sağ bırakırlar.
12:13 Lütfen, ‹Onun kızkardeşiyim› de ki, senin hatırın için bana iyi davransınlar, canıma dokunmasınlar.››
12:14 Avram Mısıra girince, Mısırlılar karısının çok güzel olduğunu farkettiler.
12:15 Kadını gören firavunun adamları, güzelliğini firavuna övdüler. Kadın saraya alındı.
12:16 Onun hatırı için firavun Avrama iyi davrandı. Avram davar, sığır, erkek ve dişi eşek, erkek ve kadın köle, deve sahibi oldu.
12:17 RAB Avramın karısı Saray yüzünden firavunla ev halkının başına korkunç felaketler getirdi.
12:18 Firavun Avramı çağırtarak, ‹‹Nedir bana bu yaptığın?›› dedi, ‹‹Neden Sarayın karın olduğunu söylemedin?
12:19 Niçin ‹Saray kızkardeşimdir› diyerek onunla evlenmeme izin verdin? Al karını, git!››
12:20 Firavun Avram için adamlarına buyruk verdi. Böylece Avram'la karısını sahip olduğu her şeyle birlikte gönderdiler.
13:1 Avram, karısı ve sahip olduğu her şeyle birlikte Mısırdan ayrılıp Negeve doğru gitti. Lut da onunla birlikteydi.
13:2 Avram çok zengindi. Sürüleri, altınları, gümüşleri vardı.
13:3 Negevden başlayıp bir yerden öbürüne göçerek Beytele kadar gitti. Beytelle Ay Kenti arasında daha önce çadırını kurmuş olduğu yere vardı.
13:4 Önceden yapmış olduğu sunağın bulunduğu yere gidip orada RABbi adıyla çağırdı.
13:5 Avramla birlikte göçen Lutun da davarları, sığırları, çadırları vardı.
13:6 Malları öyle çoktu ki, toprak birlikte yaşamalarına elvermedi; yan yana yaşayamadılar.
13:7 Avramın çobanlarıyla Lutun çobanları arasında kavga çıktı. -O günlerde Kenanlılarla Perizliler de orada yaşıyorlardı.-
13:8 Avram Luta, ‹‹Biz akrabayız›› dedi, ‹‹Bu yüzden aramızda da çobanlarımız arasında da kavga çıkmasın.
13:9 Bütün topraklar senin önünde. Gel, ayrılalım. Sen sola gidersen, ben sağa gideceğim. Sen sağa gidersen, ben sola gideceğim.››
13:10 Lut çevresine baktı. Şeria Ovasının tümü RABbin bahçesi gibi, Soara doğru giderken Mısır toprakları gibiydi. Her yerde bol su vardı. RAB Sodom ve Gomora kentlerini yok etmeden önce ova böyleydi.
13:11 Lut kendine Şeria Ovasının tümünü seçerek doğuya doğru göçtü. Birbirlerinden ayrıldılar.
13:12 Avram Kenan topraklarında kaldı. Lut ovadaki kentlerin arasına yerleşti, Sodoma yakın bir yere çadır kurdu.
13:13 Sodom halkı çok kötüydü. RABbe karşı büyük günah işliyordu.
13:14 Lut Avramdan ayrıldıktan sonra, RAB Avrama, ‹‹Bulunduğun yerden kuzeye, güneye, doğuya, batıya dikkatle bak›› dedi,
13:15 ‹‹Gördüğün bütün toprakları sonsuza dek sana ve soyuna vereceğim.
13:16 Soyunu toprağın tozu kadar çoğaltacağım. Öyle ki, biri çıkıp da toprağın tozunu sayabilirse, senin soyunu da sayabilecek.
13:17 Kalk, sana vereceğim toprakları boydan boya dolaş.››
13:18 Avram çadırını söktü, gidip Hevron'daki Mamre meşeliğine yerleşti. Orada RAB'be bir sunak yaptı.
14:1 Bu arada Şinar Kralı Amrafel, Ellasar Kralı Aryok, Elam Kralı Kedorlaomer ve Goyim Kralı Tidal
14:2 Sodom Kralı Beraya, Gomora Kralı Birşaya, Adma Kralı Şinava, Sevoyim Kralı Şemevere ve Bala -Soar- Kralına karşı savaş açtı.
14:3 Bu son beş kral bugün Lut Gölü olan Siddim Vadisinde güçlerini birleştirmişti.
14:4 Bu krallar on iki yıl Kedorlaomerin egemenliği altında yaşamış, on üçüncü yıl ona başkaldırmışlardı.
14:5 On dördüncü yıl Kedorlaomerle onu destekleyen öbür krallar gelip Aşterot-Karnayimde Refalıları, Hamda Zuzluları, Şave-Kiryatayimde Emlileri, çöl kenarındaki El-Parana kadar uzanan dağlık Seir bölgesinde Horluları bozguna uğrattılar.
14:7 Oradan geri dönüp Eyn-Mişpata -Kadeşe- gittiler. Amaleklilerin bütün topraklarını alarak Haseson-Tamarda yaşayan Amorluları bozguna uğrattılar.
14:8 Bunun üzerine Sodom, Gomora, Adma, Sevoyim, Bala -Soar- kralları yola çıktı. Bu beş kral dört krala -Elam Kralı Kedorlaomer, Goyim Kralı Tidal, Şinar Kralı Amrafel, Ellasar Kralı Aryoka- karşı Siddim Vadisinde savaş düzenine girdiler.
14:10 Siddim Vadisi zift çukurlarıyla doluydu. Sodom ve Gomora kralları kaçarken adamlarından bazıları bu çukurlara düştü. Sağ kalanlarsa dağlara kaçtı.
14:11 Dört kral Sodom ve Gomoranın bütün malını ve yiyeceğini alıp gitti.
14:12 Avramın yeğeni Lutla mallarını da götürdüler. Çünkü o da Sodomda yaşıyordu.
14:13 Oradan kaçıp kurtulan biri gelip İbrani Avrama durumu bildirdi. Avram Eşkolla Anerin kardeşi Amorlu Mamrenin meşeliğinde yaşıyordu. Bunların hepsi Avramdan yanaydılar.
14:14 Avram yeğeni Lutun tutsak alındığını duyunca, evinde doğup yetişmiş üç yüz on sekiz adamını yanına alarak dört kralı Dana kadar kovaladı.
14:15 Adamlarını gruplara ayırdı, gece saldırıp onları bozguna uğratarak Şamın kuzeyindeki Hovaya kadar kovaladı.
14:16 Yağmalanan bütün malı, yeğeni Lutla mallarını, kadınları ve halkı geri getirdi.
14:17 Avram Kedorlaomerle onu destekleyen kralları bozguna uğratıp dönünce, Sodom Kralı onu karşılamak için Kral Vadisi olan Şave Vadisine gitti.
14:18 Yüce Tanrının kâhini olan Şalem Kralı Melkisedek ekmek ve şarap getirdi.
14:19 Avramı kutsayarak şöyle dedi: ‹‹Yeri göğü yaratan yüce Tanrı Avramı kutsasın,
14:20 Düşmanlarını onun eline teslim eden yüce Tanrıya övgüler olsun.››
14:21 Sodom Kralı Avrama, ‹‹Adamlarımı bana ver, mallar sana kalsın›› dedi.
14:22 Avram Sodom Kralına, ‹‹Yeri göğü yaratan yüce Tanrı RABbin önünde sana ait hiçbir şey, bir iplik, bir çarık bağı bile almayacağıma ant içerim›› diye karşılık verdi, ‹‹Öyle ki, ‹Avramı zengin ettim› demeyesin.
14:24 Yalnız, adamlarımın yedikleri bunun dışında. Bir de beni destekleyen Aner, Eşkol ve Mamre paylarına düşeni alsınlar.››
15:1 Bundan sonra RAB bir görümde Avrama, ‹‹Korkma, Avram›› diye seslendi, ‹‹Senin kalkanın benim. Ödülün çok büyük olacak.››
15:2 Avram, ‹‹Ey Egemen RAB, bana ne vereceksin?›› dedi, ‹‹Çocuk sahibi olamadım. Evim Şamlı Eliezere kalacak.
15:3 Bana çocuk vermediğin için evimdeki bir uşak mirasçım olacak.››
15:4 RAB yine seslendi: ‹‹O mirasçın olmayacak, öz çocuğun mirasçın olacak.››
15:5 Sonra Avramı dışarı çıkararak, ‹‹Göklere bak›› dedi, ‹‹Yıldızları sayabilir misin? İşte, soyun o kadar çok olacak.››
15:6 Avram RABbe iman etti, RAB bunu ona doğruluk saydı.
15:7 Tanrı Avrama, ‹‹Bu toprakları sana miras olarak vermek için Kildanilerin Ur Kentinden seni çıkaran RAB benim›› dedi.
15:8 Avram, ‹‹Ey Egemen RAB, bu toprakları miras alacağımı nasıl bileceğim?›› diye sordu.
15:9 RAB, ‹‹Bana bir düve, bir keçi, bir de koç getir›› dedi, ‹‹Hepsi üçer yaşında olsun. Bir de kumruyla güvercin yavrusu getir.››
15:10 Avram hepsini getirdi, ortadan kesip parçaları birbirine karşı dizdi. Yalnız kuşları kesmedi.
15:11 Leşlerin üzerine konan yırtıcı kuşları kovdu.
15:12 Güneş batarken Avram derin bir uykuya daldı. Üzerine dehşet verici zifiri bir karanlık çöktü.
15:13 RAB Avrama şöyle dedi: ‹‹Şunu iyi bil ki, senin soyun yabancı bir ülkede, gurbette yaşayacak. Dört yüz yıl kölelik edip baskı görecek.
15:14 Ama soyuna kölelik yaptıran ulusu cezalandıracağım. Sonra soyun oradan büyük mal varlığıyla çıkacak.
15:15 Sen de esenlik içinde atalarına kavuşacaksın. İleri yaşta ölüp gömüleceksin.
15:16 Soyunun dördüncü kuşağı buraya geri dönecek. Çünkü Amorluların yaptığı kötülükler henüz doruğa varmadı.››
15:17 Güneş batıp karanlık çökünce, dumanlı bir mangalla alevli bir meşale göründü ve kesilen hayvan parçalarının arasından geçti.
15:18 O gün RAB Avram'la antlaşma yaparak ona şöyle dedi: ‹‹Mısır Irmağı'ndan büyük Fırat Irmağı'na kadar uzanan bu toprakları -Ken, Keniz, Kadmon, Hitit, Periz, Refa, Amor, Kenan, Girgaş ve Yevus topraklarını- senin soyuna vereceğim.››
16:1 Karısı Saray Avrama çocuk verememişti. Sarayın Hacer adında Mısırlı bir cariyesi vardı.
16:2 Saray Avrama, ‹‹RAB çocuk sahibi olmamı engelledi›› dedi, ‹‹Lütfen, cariyemle yat. Belki bu yoldan bir çocuk sahibi olabilirim.›› Avram Sarayın sözünü dinledi.
16:3 Saray Mısırlı cariyesi Haceri kocası Avrama karı olarak verdi. Bu olay Avram Kenanda on yıl yaşadıktan sonra oldu.
16:4 Avram Hacerle yattı, Hacer hamile kaldı. Hacer hamile olduğunu anlayınca, hanımını küçük görmeye başladı.
16:5 Saray Avrama, ‹‹Bu haksızlık senin yüzünden başıma geldi!›› dedi, ‹‹Cariyemi koynuna soktum. Hamile olduğunu anlayınca beni küçük görmeye başladı. İkimiz arasında RAB karar versin.››
16:6 Avram, ‹‹Cariyen senin elinde›› dedi, ‹‹Neyi uygun görürsen yap.›› Böylece Saray cariyesine sert davranmaya başladı. Hacer onun yanından kaçtı.
16:7 RABbin meleği Haceri çölde bir pınarın, Şur yolundaki pınarın başında buldu.
16:8 Ona, ‹‹Sarayın cariyesi Hacer, nereden gelip nereye gidiyorsun?›› diye sordu. Hacer, ‹‹Hanımım Saraydan kaçıyorum›› diye yanıtladı.
16:9 RABbin meleği, ‹‹Hanımına dön ve ona boyun eğ›› dedi,
16:10 ‹‹Senin soyunu öyle çoğaltacağım ki, kimse sayamayacak.
16:11 ‹‹İşte hamilesin, bir oğlun olacak,
Adını İsmailfü koyacaksın.
Çünkü RAB sıkıntı içindeki yakarışını işitti.
16:12 Oğlun yaban eşeğine benzer bir adam olacak,
O herkese, herkes de ona karşı çıkacak.
Kardeşlerinin hepsiyle çekişme içinde yaşayacak.›› da ‹‹Bütün kardeşlerinin yaşadığı yerin doğusuna yerleşecek››.
16:13 Hacer, ‹‹Beni gören Tanrıyı gerçekten gördüm mü?›› diyerek kendisiyle konuşan RABbe ‹‹El-Roi›› adını verdi.
16:14 Bu yüzden Kadeşle Beret arasındaki o kuyuya Beer-Lahay-Roi adı verildi. anlamına gelir.
16:15 Hacer Avrama bir erkek çocuk doğurdu. Avram çocuğun adını İsmail koydu.
16:16 Hacer İsmail'i doğurduğunda, Avram seksen altı yaşındaydı.
17:1 Avram doksan dokuz yaşındayken RAB ona görünerek, ‹‹Ben Her Şeye Gücü Yeten Tanrıyım›› dedi, ‹‹Benim yolumda yürü, kusursuz ol.
17:2 Seninle yaptığım antlaşmayı sürdürecek, soyunu alabildiğine çoğaltacağım.››
17:3 Avram yüzüstü yere kapandı. Tanrı,
17:4 ‹‹Seninle yaptığım antlaşma şudur›› dedi, ‹‹Birçok ulusun babası olacaksın.
17:5 Artık adın Avram değil, İbrahim olacak. Çünkü seni birçok ulusun babası yapacağım.
17:6 Seni çok verimli kılacağım. Soyundan uluslar doğacak, krallar çıkacak.
17:7 Antlaşmamı seninle ve soyunla kuşaklar boyunca, sonsuza dek sürdüreceğim. Senin, senden sonra da soyunun Tanrısı olacağım.
17:8 Bir yabancı olarak yaşadığın toprakları, bütün Kenan ülkesini sonsuza dek mülkünüz olmak üzere sana ve soyuna vereceğim. Onların Tanrısı olacağım.›› anlamına gelir.
17:9 Tanrı İbrahime, ‹‹Sen ve soyun kuşaklar boyu antlaşmama bağlı kalmalısınız›› dedi,
17:10 ‹‹Seninle ve soyunla yaptığım antlaşmanın koşulu şudur: Aranızdaki erkeklerin hepsi sünnet edilecek.
17:11 Sünnet olmalısınız. Sünnet aramızdaki antlaşmanın belirtisi olacak.
17:12 Evinizde doğmuş ya da soyunuzdan olmayan bir yabancıdan satın alınmış köleler dahil sekiz günlük her erkek çocuk sünnet edilecek. Gelecek kuşaklarınız boyunca sürecek bu.
17:13 Evinizde doğan ya da satın aldığınız her çocuk kesinlikle sünnet edilecek. Bedeninizdeki bu belirti sonsuza dek sürecek antlaşmamın simgesi olacak.
17:14 Sünnet edilmemiş her erkek halkının arasından atılacak, çünkü antlaşmamı bozmuş demektir.››
17:15 Tanrı, ‹‹Karın Saraya gelince, ona artık Saray demeyeceksin›› dedi, ‹‹Bundan böyle onun adı Sara olacak.
17:16 Onu kutsayacak, ondan sana bir oğul vereceğim. Onu kutsayacağım, ulusların anası olacak. Halkların kralları onun soyundan çıkacak.››
17:17 İbrahim yüzüstü yere kapandı ve güldü. İçinden, ‹‹Yüz yaşında bir adam çocuk sahibi olabilir mi?›› dedi, ‹‹Doksan yaşındaki Sara doğurabilir mi?››
17:18 Sonra Tanrıya, ‹‹Keşke İsmaili mirasçım kabul etseydin!›› dedi.
17:19 Tanrı, ‹‹Hayır. Ama karın Sara sana bir oğul doğuracak, adını İshakfç koyacaksın›› dedi, ‹‹Onunla ve soyuyla antlaşmamı sonsuza dek sürdüreceğim.
17:20 İsmaile gelince, seni işittim. Onu kutsayacak, verimli kılacak, soyunu alabildiğine çoğaltacağım. On iki beyin babası olacak. Soyunu büyük bir ulus yapacağım.
17:21 Ancak antlaşmamı gelecek yıl bu zaman Saranın doğuracağı oğlun İshakla sürdüreceğim.››
17:22 Tanrı İbrahimle konuşmasını bitirince ondan ayrılıp yukarıya çekildi.
17:23 İbrahim evindeki bütün erkekleri -oğlu İsmaili, evinde doğanların, satın aldığı uşakların hepsini- Tanrının kendisine buyurduğu gibi o gün sünnet ettirdi.
17:24 İbrahim sünnet olduğunda doksan dokuz yaşındaydı.
17:25 Oğlu İsmail on üç yaşında sünnet oldu.
17:26 İbrahim, oğlu İsmaille aynı gün sünnet edildi.
17:27 İbrahim'in evindeki bütün erkekler -evinde doğanlar ve yabancılardan satın alınanlar- onunla birlikte sünnet oldu.
18:1 İbrahim günün sıcak saatlerinde Mamre meşeliğindeki çadırının önünde otururken, RAB kendisine göründü.
18:2 İbrahim karşısında üç adamın durduğunu gördü. Onları görür görmez karşılamaya koştu. Yere kapanarak birine,
18:3 ‹‹Ey efendim, eğer gözünde lütuf bulduysam, lütfen kulunun yanından ayrılma›› dedi,
18:4 ‹‹Biraz su getirteyim, ayaklarınızı yıkayın. Şu ağacın altında dinlenin.
18:5 Madem kulunuza konuk geldiniz, bırakın size yiyecek bir şeyler getireyim. Biraz dinlendikten sonra yolunuza devam edersiniz.›› Adamlar, ‹‹Peki, dediğin gibi olsun›› dediler.
18:6 İbrahim hemen çadıra, Saranın yanına gitti. Ona, ‹‹Hemen üç sea ince un al, yoğurup pide yap›› dedi.
18:7 Ardından sığırlara koştu. Körpe ve besili bir buzağı seçip uşağına verdi. Uşak buzağıyı hemen hazırladı.
18:8 İbrahim hazırlanan buzağıyı yoğurt ve sütle birlikte götürüp konuklarının önüne koydu. Onlar yerken o da yanlarında, ağacın altında durdu.
18:9 Konuklar, ‹‹Karın Sara nerede?›› diye sordular. İbrahim, ‹‹Çadırda›› diye yanıtladı.
18:10 RAB, ‹‹Gelecek yıl bu zamanda kesinlikle yanına döneceğim›› dedi, ‹‹O zaman karın Saranın bir oğlu olacak.›› Sara RABbin arkasında, çadırın girişinde durmuş, dinliyordu.
18:11 İbrahimle Sara kocamışlardı, yaşları hayli ileriydi. Sara âdetten kesilmişti.
18:12 İçin için gülerek, ‹‹Bu yaştan sonra bu sevinci tadabilir miyim?›› diye düşündü, ‹‹Üstelik efendim de yaşlı.››
18:13 RAB İbrahime sordu: ‹‹Sara niçin, ‹Bu yaştan sonra gerçekten çocuk sahibi mi olacağım?› diyerek güldü?
18:14 RAB için olanaksız bir şey var mı? Belirlenen vakitte, gelecek yıl bu zaman yanına döndüğümde Saranın bir oğlu olacak.››
18:15 Sara korktu, ‹‹Gülmedim›› diyerek yalan söyledi. RAB, ‹‹Hayır, güldün›› dedi.
18:16 Adamlar oradan ayrılırken Sodoma doğru baktılar. İbrahim onları yolcu etmek için yanlarında yürüyordu.
18:17 RAB, ‹‹Yapacağım şeyi İbrahimden mi gizleyeceğim?›› dedi,
18:18 ‹‹Kuşkusuz İbrahimden büyük ve güçlü bir ulus türeyecek, yeryüzündeki bütün uluslar onun aracılığıyla kutsanacak.
18:19 Doğru ve adil olanı yaparak yolumda yürümeyi oğullarına ve soyuna buyursun diye İbrahimi seçtim. Öyle ki, ona verdiğim sözü yerine getireyim.››
18:20 Sonra İbrahime, ‹‹Sodom ve Gomora büyük suçlama altında›› dedi, ‹‹Günahları çok ağır.
18:21 Onun için inip bakacağım. Duyduğum suçlamalar doğru mu, değil mi göreceğim. Bunları yapıp yapmadıklarını anlayacağım.››
18:22 Adamlar oradan ayrılıp Sodoma doğru gittiler. Ama İbrahim RABbin huzurunda kaldı.
18:23 RABbe yaklaşarak, ‹‹Haksızla birlikte haklıyı da mı yok edeceksin?›› diye sordu,
18:24 ‹‹Kentte elli doğru kişi var diyelim. Orayı gerçekten yok edecek misin? İçindeki elli doğru kişinin hatırı için kenti bağışlamayacak mısın?
18:25 Senden uzak olsun bu. Haklıyı, haksızı aynı kefeye koyarak haksızın yanında haklıyı da öldürmek senden uzak olsun. Bütün dünyayı yargılayan adil olmalı.›› din bilginlerine göre ‹‹RAB İbrahimin önünde kaldı.››
18:26 RAB, ‹‹Eğer Sodomda elli doğru kişi bulursam, onların hatırına bütün kenti bağışlayacağım›› diye karşılık verdi.
18:27 İbrahim, ‹‹Ben toz ve külüm, bir hiçim›› dedi, ‹‹Ama seninle konuşma yürekliliğini göstereceğim.
18:28 Kırk beş doğru kişi var diyelim, beş kişi için bütün kenti yok mu edeceksin?›› RAB, ‹‹Eğer kentte kırk beş doğru kişi bulursam, orayı yok etmeyeceğim›› dedi.
18:29 İbrahim yine sordu: ‹‹Ya kırk kişi bulursan?›› RAB, ‹‹O kırk kişinin hatırı için hiçbir şey yapmayacağım›› diye yanıtladı.
18:30 İbrahim, ‹‹Ya Rab, öfkelenme ama, otuz kişi var diyelim?›› dedi. RAB, ‹‹Otuz kişi bulursam, kente dokunmayacağım›› diye yanıtladı.
18:31 İbrahim, ‹‹Ya Rab, lütfen konuşma yürekliliğimi bağışla›› dedi, ‹‹Eğer yirmi kişi bulursan?›› RAB, ‹‹Yirmi kişinin hatırı için kenti yok etmeyeceğim›› diye yanıtladı.
18:32 İbrahim, ‹‹Ya Rab, öfkelenme ama, bir kez daha konuşacağım›› dedi, ‹‹Eğer on kişi bulursan?›› RAB, ‹‹On kişinin hatırı için kenti yok etmeyeceğim›› diye yanıtladı.
18:33 RAB İbrahim'le konuşmasını bitirince oradan ayrıldı, İbrahim de çadırına döndü.
19:1 İki melek akşamleyin Sodoma vardılar. Lut kentin kapısında oturuyordu. Onları görür görmez karşılamak için ayağa kalktı. Yere kapanarak,
19:2 ‹‹Efendilerim›› dedi, ‹‹Kulunuzun evine buyurun. Ayaklarınızı yıkayın, geceyi bizde geçirin. Sonra erkenden kalkıp yolunuza devam edersiniz.›› Melekler, ‹‹Olmaz›› dediler, ‹‹Geceyi kent meydanında geçireceğiz.››
19:3 Ama Lut çok diretti. Sonunda onunla birlikte evine gittiler. Lut onlara yemek hazırladı, mayasız ekmek pişirdi. Yediler.
19:4 Onlar yatmadan, kentin erkekleri -Sodomun her mahallesinden genç yaşlı bütün erkekler- evi sardı.
19:5 Luta seslenerek, ‹‹Bu gece sana gelen adamlar nerede?›› diye sordular, ‹‹Getir onları da yatalım.››
19:6 Lut dışarı çıktı, arkasından kapıyı kapadı.
19:7 ‹‹Kardeşler, lütfen bu kötülüğü yapmayın›› dedi,
19:8 ‹‹Erkek yüzü görmemiş iki kızım var. Size onları getireyim, ne isterseniz yapın. Yeter ki, bu adamlara dokunmayın. Çünkü onlar konuğumdur, çatımın altına geldiler.››
19:9 Adamlar, ‹‹Çekil önümüzden!›› diye karşılık verdiler, ‹‹Adam buraya dışardan geldi, şimdi yargıçlık taslıyor! Sana daha beterini yaparız.›› Lutu ite kaka kapıyı kırmaya davrandılar.
19:10 Ama içerdeki adamlar uzanıp Lutu evin içine, yanlarına aldılar ve kapıyı kapadılar.
19:11 Kapıya dayanan adamları, büyük küçük hepsini kör ettiler. Öyle ki, adamlar kapıyı bulamaz oldu.
19:12 İçerdeki iki adam Luta, ‹‹Senin burada başka kimin var?›› diye sordular, ‹‹Oğullarını, kızlarını, damatlarını, kentte sana ait kim varsa hepsini dışarı çıkar.
19:13 Çünkü burayı yok edeceğiz. RAB bu halk hakkında birçok kötü suçlama duydu, kenti yok etmek için bizi gönderdi.››
19:14 Lut dışarı çıktı ve kızlarıyla evlenecek olan adamlara, ‹‹Hemen buradan uzaklaşın!›› dedi, ‹‹Çünkü RAB bu kenti yok etmek üzere.›› Ne var ki damat adayları onun şaka yaptığını sandılar.
19:15 Tan ağarırken melekler Luta, ‹‹Karınla iki kızını al, hemen buradan uzaklaş›› diye üstelediler, ‹‹Yoksa kent cezasını bulurken sen de canından olursun.››
19:16 Lut ağır davrandı, ama RAB ona acıdı. Adamlar Lutla karısının ve iki kızının elinden tutup onları kentin dışına çıkardılar.
19:17 Kent dışına çıkınca, adamlardan biri Luta, ‹‹Kaç, canını kurtar, arkana bakma›› dedi, ‹‹Bu ovanın hiçbir yerinde durma. Dağa kaç, yoksa ölür gidersin.››
19:18 Lut, ‹‹Aman, efendim!›› diye karşılık verdi,
19:19 ‹‹Ben kulunuzdan hoşnut kaldınız, canımı kurtarmakla bana büyük iyilik yaptınız. Ama dağa kaçamam. Çünkü felaket bana yetişir, ölürüm.
19:20 İşte, şurada kaçabileceğim yakın bir kent var, küçücük bir kent. İzin verin, oraya kaçıp canımı kurtarayım. Zaten küçücük bir kent.››
19:21 Adamlardan biri, ‹‹Peki, dileğini kabul ediyorum›› dedi, ‹‹O kenti yıkmayacağım.
19:22 Çabuk ol, hemen kaç! Çünkü sen oraya varmadan bir şey yapamam.›› Bu yüzden o kente Soar adı verildi.
19:23 Lut Soara vardığında güneş doğmuştu.
19:24 RAB Sodom ve Gomoranın üzerine gökten ateşli kükürt yağdırdı.
19:25 Bu kentleri, bütün ovayı, oradaki insanların hepsini ve bütün bitkileri yok etti.
19:26 Ancak Lutun peşisıra gelen karısı dönüp geriye bakınca tuz kesildi.
19:27 İbrahim sabah erkenden kalkıp önceki gün RABbin huzurunda durduğu yere gitti.
19:28 Sodom ve Gomoraya ve bütün ovaya baktı. Yerden, tüten bir ocak gibi duman yükseliyordu.
19:29 Tanrı ovadaki kentleri yok ederken İbrahimi anımsamış ve Lutun yaşadığı kentleri yok ederken Lutu bu felaketin dışına çıkarmıştı.
19:30 Lut Soarda kalmaktan korkuyordu. Bu yüzden iki kızıyla kentten ayrılarak dağa yerleşti, onlarla birlikte bir mağarada yaşamaya başladı.
19:31 Büyük kızı küçüğüne, ‹‹Babamız yaşlı›› dedi, ‹‹Dünya geleneklerine uygun biçimde burada bizimle yatabilecek bir erkek yok.
19:32 Gel, babamıza şarap içirelim, soyumuzu yaşatmak için onunla yatalım.››
19:33 O gece babalarına şarap içirdiler. Büyük kız gidip babasıyla yattı. Ancak Lut yatıp kalktığının farkında değildi.
19:34 Ertesi gün büyük kız küçüğüne, ‹‹Dün gece babamla yattım›› dedi, ‹‹Bu gece de ona şarap içirelim. Soyumuzu yaşatmak için sen de onunla yat.››
19:35 O gece de babalarına şarap içirdiler ve küçük kız babasıyla yattı. Ama Lut yatıp kalktığının farkında değildi.
19:36 Böylece Lutun iki kızı da öz babalarından hamile kaldılar.
19:37 Büyük kız bir erkek çocuk doğurdu, ona Moav adını verdi. Moav bugünkü Moavlıların atasıdır.
19:38 Küçük kızın da bir oğlu oldu, adını Ben-Ammi koydu. O da bugünkü Ammonlular'ın atasıdır.
20:1 İbrahim Mamreden Negeve göçerek Kadeş ve Sur kentlerinin arasına yerleşti. Sonra geçici bir süre Gerarda kaldı.
20:2 Karısı Sara için, ‹‹Bu kadın kızkardeşimdir›› dedi. Bunun üzerine Gerar Kralı Avimelek adam gönderip Sarayı getirtti.
20:3 Ama Tanrı gece düşünde Avimeleke görünerek, ‹‹Bu kadını aldığın için öleceksin›› dedi, ‹‹Çünkü o evli bir kadın.››
20:4 Avimelek henüz Saraya dokunmamıştı. ‹‹Ya RAB›› dedi, ‹‹Suçsuz bir ulusu mu yok edeceksin?
20:5 İbrahimin kendisi bana, ‹Bu kadın kızkardeşimdir› demedi mi? Kadın da İbrahim için, ‹O kardeşimdir› dedi. Ben temiz vicdanla, suçsuz ellerimle yaptım bunu.››
20:6 Tanrı, düşünde ona, ‹‹Bunu temiz vicdanla yaptığını biliyorum›› diye yanıtladı, ‹‹Ben de seni bu yüzden bana karşı günah işlemekten alıkoydum, kadına dokunmana izin vermedim.
20:7 Şimdi kadını kocasına geri ver. Çünkü o bir peygamberdir. Senin için dua eder, ölmezsin. Ama kadını geri vermezsen, sen de sana ait olan herkes de ölecek, bilesin.››
20:8 Avimelek sabah erkenden kalktı, bütün adamlarını çağırarak olup biteni anlattı. Adamlar dehşete düştü.
20:9 Avimelek İbrahimi çağırtarak, ‹‹Ne yaptın bize?›› dedi, ‹‹Sana ne haksızlık ettim ki, beni ve krallığımı bu büyük günaha sürükledin? Bana bu yaptığın yapılacak iş değil.››
20:10 Sonra, ‹‹Amacın neydi, niçin yaptın bunu?›› diye sordu.
20:11 İbrahim, ‹‹Çünkü burada hiç Tanrı korkusu yok›› diye yanıtladı, ‹‹Karım yüzünden beni öldürebilirler diye düşündüm.
20:12 Üstelik, Sara gerçekten kızkardeşimdir. Babamız bir, annemiz ayrıdır. Onunla evlendim.
20:13 Tanrı beni babamın evinden gurbete gönderdiği zaman karıma, ‹Bana sevgini şöyle göstereceksin: Gideceğimiz her yerde kardeşin olduğumu söyle› dedim.››
20:14 Avimelek İbrahime karısı Sarayı geri verdi. Bunun yanısıra ona davar, sığır, köleler, cariyeler de verdi.
20:15 İbrahime, ‹‹İşte ülkem önünde, nereye istersen oraya yerleş›› dedi.
20:16 Saraya da, ‹‹Kardeşine bin parça gümüş veriyorum›› dedi, ‹‹Yanındakilere karşı senin suçsuz olduğunu gösteren bir kanıttır bu. Herkes suçsuz olduğunu bilsin.››
20:17 İbrahim Tanrıya dua etti ve Tanrı Avimelekle karısına, cariyelerine şifa verdi. Çocuk sahibi oldular.
20:18 Çünkü İbrahim'in karısı Sara yüzünden RAB Avimelek'in evindeki kadınların hamile kalmasını engellemişti.
21:1 RAB verdiği söz uyarınca Saraya iyilik etti ve sözünü yerine getirdi.
21:2 Sara hamile kaldı; İbrahimin yaşlılık döneminde, tam Tanrının belirttiği zamanda ona bir erkek çocuk doğurdu.
21:3 İbrahim Saranın doğurduğu çocuğa İshakfı adını verdi.
21:4 Tanrının kendisine buyurduğu gibi oğlu İshakı sekiz günlükken sünnet etti.
21:5 İshak doğduğunda İbrahim yüz yaşındaydı.
21:6 Sara, ‹‹Tanrı yüzümü güldürdü›› dedi, ‹‹Bunu duyan herkes benimle birlikte gülecek.
21:7 Kim İbrahime Sara çocuk emzirecek derdi? Bu yaşında ona bir oğul doğurdum.››
21:8 Çocuk büyüdü. Sütten kesildiği gün İbrahim büyük bir şölen verdi.
21:9 Ne var ki Sara, Mısırlı Hacerin İbrahimden olma oğlu İsmailin alay ettiğini görünce,
21:10 İbrahime, ‹‹Bu cariyeyle oğlunu kov›› dedi, ‹‹Bu cariyenin oğlu, oğlum İshakın mirasına ortak olmasın.››
21:11 Bu İbrahimi çok üzdü, çünkü İsmail de öz oğluydu.
21:12 Ancak Tanrı İbrahime, ‹‹Oğlunla cariyen için üzülme›› dedi, ‹‹Sara ne derse, onu yap. Çünkü senin soyun İshakla sürecektir.
21:13 Cariyenin oğlundan da bir ulus yaratacağım, çünkü o da senin soyun.››
21:14 İbrahim sabah erkenden kalktı, biraz yiyecek, bir tulum da su hazırlayıp Hacerin omuzuna attı, çocuğunu da verip onu gönderdi. Hacer Beer-Şeva Çölüne gitti, orada bir süre dolaştı.
21:15 Tulumdaki su tükenince, oğlunu bir çalının altına bıraktı.
21:16 Yaklaşık bir ok atımı uzaklaşıp, ‹‹Oğlumun ölümünü görmeyeyim›› diyerek onun karşısına oturup hıçkıra hıçkıra ağladı.
21:17 Tanrı çocuğun sesini duydu. Tanrının meleği göklerden Hacere, ‹‹Nen var, Hacer?›› diye seslendi, ‹‹Korkma! Çünkü Tanrı çocuğun sesini duydu.
21:18 Kalk, oğlunu kaldır, elini tut. Onu büyük bir ulus yapacağım.››
21:19 Sonra Tanrı Hacerin gözlerini açtı, Hacer bir kuyu gördü. Gidip tulumunu doldurdu, oğluna içirdi.
21:20 Çocuk büyürken Tanrı onunlaydı. Çocuk çölde yaşadı ve okçu oldu.
21:21 Paran Çölünde yaşarken annesi ona Mısırlı bir kadın aldı.
21:22 O sırada Avimelekle ordusunun komutanı Fikol İbrahime, ‹‹Yaptığın her şeyde Tanrı seninle›› dediler,
21:23 ‹‹Onun için, Tanrının önünde bana, oğluma ve soyuma haksız davranmayacağına ant iç. Bana ve konuk olarak yaşadığın bu ülkeye, benim sana yaptığım gibi iyi davran.››
21:24 İbrahim, ‹‹Ant içerim›› dedi.
21:25 İbrahim Avimeleke bir kuyuyu zorla ele geçiren adamlarından yakındı.
21:26 Avimelek, ‹‹Bunu kimin yaptığını bilmiyorum›› diye yanıtladı, ‹‹Sen de bana söylemedin, ilk kez duyuyorum.››
21:27 Daha sonra İbrahim Avimeleke davar ve sığır verdi. Böylece ikisi bir antlaşma yaptılar.
21:28 İbrahim sürüsünden yedi dişi kuzu ayırdı.
21:29 Avimelek, ‹‹Bunun anlamı ne, niçin bu yedi dişi kuzuyu ayırdın?›› diye sordu.
21:30 İbrahim, ‹‹Bu yedi dişi kuzuyu benim elimden almalısın›› diye yanıtladı, ‹‹Kuyuyu benim açtığımın kanıtı olsun.››
21:31 Bu yüzden oraya Beer-Şeva adı verildi. Çünkü ikisi orada ant içmişlerdi.
21:32 Beer-Şevada yapılan bu antlaşmadan sonra Avimelek, ordusunun komutanı Fikolla birlikte Filist yöresine geri döndü.
21:33 İbrahim Beer-Şevada bir ılgın ağacı dikti; orada RABbi, ölümsüz Tanrıyı adıyla çağırdı.
21:34 Filist yöresinde konuk olarak uzun süre yaşadı.
22:1 Daha sonra Tanrı İbrahimi denedi. ‹‹İbrahim!›› diye seslendi. İbrahim, ‹‹Buradayım!›› dedi.
22:2 Tanrı, ‹‹İshakı, sevdiğin biricik oğlunu al, Moriya bölgesine git›› dedi, ‹‹Orada sana göstereceğim bir dağda oğlunu yakmalık sunu olarak sun.››
22:3 İbrahim sabah erkenden kalktı, eşeğine palan vurdu. Yanına uşaklarından ikisini ve oğlu İshakı aldı. Yakmalık sunu için odun yardıktan sonra, Tanrının kendisine belirttiği yere doğru yola çıktı.
22:4 Üçüncü gün gideceği yeri uzaktan gördü.
22:5 Uşaklarına, ‹‹Siz burada, eşeğin yanında kalın›› dedi, ‹‹Tapınmak için oğlumla birlikte oraya gidip döneceğiz.››
22:6 Yakmalık sunu için yardığı odunları oğlu İshaka yükledi. Ateşi ve bıçağı kendisi aldı. Birlikte giderlerken İshak İbrahime, ‹‹Baba!›› dedi. İbrahim, ‹‹Evet, oğlum!›› diye yanıtladı. İshak, ‹‹Ateşle odun burada, ama yakmalık sunu kuzusu nerede?›› diye sordu.
22:8 İbrahim, ‹‹Oğlum, yakmalık sunu için kuzuyu Tanrı kendisi sağlayacak›› dedi. İkisi birlikte yürümeye devam ettiler.
22:9 Tanrının kendisine belirttiği yere varınca İbrahim bir sunak yaptı, üzerine odun dizdi. Oğlu İshakı bağlayıp sunaktaki odunların üzerine yatırdı.
22:10 Onu boğazlamak için uzanıp bıçağı aldı.
22:11 Ama RABbin meleği göklerden, ‹‹İbrahim, İbrahim!›› diye seslendi. İbrahim, ‹‹İşte buradayım!›› diye karşılık verdi.
22:12 Melek, ‹‹Çocuğa dokunma›› dedi, ‹‹Ona hiçbir şey yapma. Şimdi Tanrıdan korktuğunu anladım, biricik oğlunu benden esirgemedin.››
22:13 İbrahim çevresine bakınca, boynuzları sık çalılara takılmış bir koç gördü. Gidip koçu getirdi. Oğlunun yerine onu yakmalık sunu olarak sundu.
22:14 Oraya ‹‹Yahve yire›› adını verdi. ‹‹RABbin dağında sağlanacaktır›› sözü bu yüzden bugün de söyleniyor.
22:15 RABbin meleği göklerden İbrahime ikinci kez seslendi:
22:16 ‹‹RAB diyor ki, kendi üzerime ant içiyorum. Bunu yaptığın için, biricik oğlunu esirgemediğin için
22:17 seni fazlasıyla kutsayacağım; soyunu göklerin yıldızları, kıyıların kumu kadar çoğaltacağım. Soyun düşmanlarının kentlerini mülk edinecek.
22:18 Soyunun aracılığıyla yeryüzündeki bütün uluslar kutsanacak. Çünkü sözümü dinledin.››
22:19 Sonra İbrahim uşaklarının yanına döndü. Birlikte yola çıkıp Beer-Şevaya gittiler. İbrahim Beer-Şevada kaldı.
22:20 Bir süre sonra İbrahime, ‹‹Milka, kardeşin Nahora çocuklar doğurdu›› diye haber verdiler,
22:21 ‹‹İlk oğlu Ûs, kardeşi Bûz, Kemuel -Aramın babası-
22:22 Keset, Hazo, Pildaş, Yidlaf, Betuel.››
22:23 Betuel Rebekanın babası oldu. Bu sekiz çocuğu İbrahimin kardeşi Nahora Milka doğurdu.
22:24 Reuma adındaki cariyesi de Nahor'a Tevah, Gaham, Tahaş ve Maaka'yı doğurdu.
23:1 Sara yüz yirmi yedi yıl yaşadı. Ömrü bu kadardı.
23:2 Kenan ülkesinde, bugün Hevron denilen Kiryat-Arbada öldü. İbrahim yas tutmak, ağlamak için Saranın ölüsünün başına gitti.
23:3 Sonra karısının ölüsünün başından kalkıp Hititlere,
23:4 ‹‹Ben aranızda konuk ve yabancıyım›› dedi, ‹‹Bana mezar yapabileceğim bir toprak satın. Ölümü kaldırıp gömeyim.››
23:5 Hititler, ‹‹Efendim, bizi dinle›› diye yanıtladılar, ‹‹Sen aramızda güçlü bir beysin. Ölünü mezarlarımızın en iyisine göm. Ölünü gömmen için kimse senden mezarını esirgemez.››
23:7 İbrahim, ülke halkı olan Hititlerin önünde eğilerek,
23:8 ‹‹Eğer ölümü gömmemi istiyorsanız, benim için Sohar oğlu Efrona ricada bulunun›› dedi,
23:9 ‹‹Tarlasının dibindeki Makpela Mağarasını bana satsın. Fiyatı neyse huzurunuzda eksiksiz ödeyip orayı mezarlık yapacağım.››
23:10 Hititli Efron halkının arasında oturuyordu. Kent kapısında toplanan herkesin duyacağı biçimde,
23:11 ‹‹Hayır, efendim!›› diye karşılık verdi, ‹‹Beni dinle, mağarayla birlikte tarlayı da sana veriyorum. Halkımın huzurunda onu sana veriyorum. Ölünü göm.››
23:12 İbrahim ülke halkının önünde eğildi.
23:13 Herkesin duyacağı biçimde Efrona, ‹‹Lütfen beni dinle›› dedi, ‹‹Tarlanın parasını ödeyeyim. Parayı kabul et ki, ölümü oraya gömeyim.››
23:14 Efron, ‹‹Efendim, beni dinle›› diye karşılık verdi, ‹‹Aramızda dört yüz şekel gümüşün sözü mü olur? Ölünü göm.››
23:16 İbrahim Efronun önerisini kabul etti. Efronun Hititlerin önünde sözünü ettiği dört yüz şekel gümüşü tüccarların ağırlık ölçülerine göre tarttı.
23:17 Böylece Efronun Mamre yakınında Makpeladaki tarlası, çevresindeki bütün ağaçlarla ve içindeki mağarayla birlikte, kent kapısında toplanan Hititlerin huzurunda İbrahimin mülkü kabul edildi.
23:19 İbrahim karısı Sarayı Kenan ülkesinde Mamreye -Hevrona- yakın Makpela Tarlasındaki mağaraya gömdü.
23:20 Hititler tarlayı içindeki mağarayla birlikte İbrahim'in mezarlık yeri olarak onayladılar.
24:1 İbrahim kocamış, iyice yaşlanmıştı. RAB onu her yönden kutsamıştı.
24:2 İbrahim, evindeki en yaşlı ve her şeyden sorumlu uşağına, ‹‹Elini uyluğumun altına koy›› dedi,
24:3 ‹‹Yerin göğün Tanrısı RABbin adıyla ant içmeni istiyorum. Aralarında yaşadığım Kenanlılardan oğluma kız almayacaksın.
24:4 Oğlum İshaka kız almak için benim ülkeme, akrabalarımın yanına gideceksin.›› gösterirdi.
24:5 Uşak, ‹‹Ya kız benimle bu ülkeye gelmek istemezse?›› diye sordu, ‹‹O zaman oğlunu geldiğin ülkeye götüreyim mi?››
24:6 İbrahim, ‹‹Sakın oğlumu oraya götürme!›› dedi,
24:7 ‹‹Beni baba ocağından, doğduğum ülkeden getiren, ‹Bu toprakları senin soyuna vereceğim› diyerek ant içen Göklerin Tanrısı RAB senin önünden meleğini gönderecek. Böylece oradan oğluma bir kız alabileceksin.
24:8 Eğer kız seninle gelmek istemezse, içtiğin ant seni bağlamaz. Yalnız, oğlumu oraya götürme.››
24:9 Bunun üzerine uşak elini efendisi İbrahimin uyluğunun altına koyarak bu konuda ant içti.
24:10 Sonra efendisinden on deve alarak en iyi eşyalarla birlikte yola çıktı; Aram-Naharayime, Nahorun yaşadığı kente gitti.
24:11 Develerini kentin dışındaki kuyunun yanına çöktürdü. Akşamüzeriydi, kadınların su almak için dışarı çıkacakları zamandı.
24:12 Uşak, ‹‹Ya RAB, efendim İbrahimin Tanrısı, yalvarırım bugün beni başarılı kıl›› diye dua etti, ‹‹Efendim İbrahime iyilik et.
24:13 İşte, pınarın başında bekliyorum. Kentin kızları su almaya geliyorlar.
24:14 Birine, ‹Lütfen testini indir, biraz su içeyim› diyeceğim. O da, ‹Sen iç, ben de develerine içireyim› derse, bileceğim ki o kız kulun İshak için seçtiğin kızdır. Böylece efendime iyilik ettiğini anlayacağım.››
24:15 O duasını bitirmeden, İbrahimin kardeşi Nahorla karısı Milkanın oğlu Betuelin kızı Rebeka, omuzunda su testisiyle dışarı çıktı.
24:16 Çok güzel bir genç kızdı. Ona erkek eli değmemişti. Pınara gitti, testisini doldurup geri döndü.
24:17 Uşak onu karşılamaya koştu, ‹‹Lütfen testinden biraz su ver, içeyim›› dedi.
24:18 Rebeka, ‹‹İç, efendim›› diyerek hemen testisini indirdi, içmesi için ona uzattı.
24:19 Ona su verdikten sonra, ‹‹Develerin için de su çekeyim›› dedi, ‹‹Kanıncaya kadar içsinler.››
24:20 Çabucak suyu hayvanların teknesine boşalttı, yine su çekmek için kuyuya koştu. Adamın bütün develeri için su çekti.
24:21 Adam RABbin yolunu açıp açmadığını anlamak için sessizce genç kızı süzüyordu.
24:22 Develer su içtikten sonra, adam bir beka ağırlığında altın bir burun halkasıyla on şekel ağırlığında iki altın bilezik çıkardı.
24:23 ‹‹Lütfen söyle, kimin kızısın sen?›› diye sordu, ‹‹Babanın evinde geceyi geçirebileceğimiz bir yer var mı?››
24:24 Kız, ‹‹Milkayla Nahorun oğlu Betuelin kızıyım›› diye karşılık verdi,
24:25 ‹‹Bizde saman ve yem bol, geceyi geçirebileceğiniz yer de var.››
24:26 Adam eğilip RABbe tapındı.
24:27 ‹‹Efendim İbrahimin Tanrısı RABbe övgüler olsun›› dedi, ‹‹Sevgisini, sadakatini efendimden esirgemedi. Efendimin akrabalarının evine giden yolu bana gösterdi.››
24:28 Kız annesinin evine koşup olanları anlattı.
24:29 Rebekanın Lavan adında bir kardeşi vardı. Lavan pınarın başındaki adama doğru koştu.
24:30 Kızkardeşinin burnundaki halkayı, kollarındaki bilezikleri görmüştü. Rebeka adamın kendisine söylediklerini de anlatınca, Lavan adamın yanına gitti. Adam pınarın başında, develerinin yanında duruyordu.
24:31 Lavan, ‹‹Eve buyur, ey RABbin kutsadığı adam›› dedi, ‹‹Niçin dışarıda bekliyorsun? Senin için oda, develerin için yer hazırladım.››
24:32 Böylece adam eve girdi. Lavan develerin kolanlarını çözdü, onlara saman ve yem verdi. Adamla yanındakilere ayaklarını yıkamaları için su getirdi.
24:33 Önüne yemek konulunca, adam, ‹‹Niçin geldiğimi anlatmadan yemek yemeyeceğim›› dedi. Lavan, ‹‹Öyleyse anlat›› diye karşılık verdi.
24:34 Adam, ‹‹Ben İbrahimin uşağıyım›› dedi,
24:35 ‹‹RAB efendimi alabildiğine kutsadı. Onu zengin etti. Ona davar, sığır, altın, gümüş, erkek ve kadın köleler, develer, eşekler verdi.
24:36 Karısı Sara ileri yaşta efendime bir oğul doğurdu. Efendim sahip olduğu her şeyi oğluna verdi.
24:37 ‹Ülkelerinde yaşadığım Kenanlılardan oğluma kız almayacaksın. Oğluma kız almak için babamın ailesine, akrabalarımın yanına gideceksin› diyerek bana ant içirdi.
24:39 ‹‹Efendime, ‹Ya kız benimle gelmezse?› diye sordum.
24:40 ‹‹Efendim, ‹Yolunda yürüdüğüm RAB meleğini seninle gönderecek, yolunu açacak› dedi, ‹Akrabalarımdan, babamın ailesinden oğluma bir kız getireceksin.
24:41 İçtiğin anttan ancak akrabalarımın yanına vardığında sana kızı vermezlerse, evet, ancak o zaman özgür olabilirsin.›
24:42 ‹‹Bugün pınarın başına geldiğimde şöyle dua ettim: ‹Ya RAB, efendim İbrahimin Tanrısı, yalvarırım yolumu aç.
24:43 İşte pınarın başında bekliyorum. Su almaya gelen kızlardan birine, lütfen testinden bana biraz su ver, içeyim, diyeceğim.
24:44 O da, sen iç, develerin için de su çekeyim derse, anlayacağım ki efendimin oğlu için RABbin seçtiği kız odur.›
24:45 ‹‹Ben içimden dua ederken, Rebeka omuzunda su testisiyle dışarı çıktı. Pınar başına gidip su aldı. Ona, ‹Lütfen, biraz su ver, içeyim› dedim.
24:46 ‹‹Rebeka hemen testisini omuzundan indirdi, ‹İç efendim› dedi, ‹Ben de develerine içireyim.› Ben içtim. Develere de su verdi.
24:47 ‹‹Ona, ‹Kimin kızısın sen?› diye sordum. ‹‹ ‹Milkayla Nahorun oğlu Betuelin kızıyım› dedi. ‹‹Bunun üzerine burnuna halka, kollarına bilezik taktım.
24:48 Eğilip RABbe tapındım. Efendimin oğluna kardeşinin torununu almak için bana doğru yolu gösteren efendim İbrahimin Tanrısı RABbe övgüler sundum.
24:49 Şimdi efendime sevgi ve sadakat mı göstereceksiniz, yoksa olmaz mı diyeceksiniz, bana bildirin. Öyle ki, ben de ne yapacağıma karar vereyim.››
24:50 Lavanla Betuel, ‹‹Bu RABbin işi›› diye karşılık verdiler, ‹‹Biz sana ne iyi, ne kötü diyebiliriz.
24:51 İşte Rebeka burada. Al götür. RABbin buyurduğu gibi efendinin oğluna karı olsun.››
24:52 İbrahimin uşağı bu sözleri duyunca, yere kapanarak RABbe tapındı.
24:53 Rebekaya altın, gümüş takımlar, giysiler, kardeşiyle annesine de değerli eşyalar çıkarıp verdi.
24:54 Sonra yanındakilerle birlikte yedi, içti. Geceyi orada geçirdiler. Sabah kalkınca İbrahimin uşağı, ‹‹Beni yolcu edin, efendime döneyim›› dedi.
24:55 Rebekanın kardeşiyle annesi, ‹‹Bırak kız on gün kadar bizimle kalsın, sonra gidersin›› diye karşılık verdiler.
24:56 Adam, ‹‹Madem RAB yolumu açtı, beni geciktirmeyin›› dedi, ‹‹İzin verin, efendime döneyim.››
24:57 ‹‹Kızı çağırıp ona soralım›› dediler.
24:58 Rebekayı çağırıp, ‹‹Bu adamla gitmek istiyor musun?›› diye sordular. Rebeka, ‹‹İstiyorum›› dedi.
24:59 Böylece Rebekayla dadısını, İbrahimin uşağıyla adamlarını uğurlamaya çıktılar.
24:60 Rebekayı şöyle kutsadılar: ‹‹Ey kızkardeşimiz,
Binlerce, on binlerce kişiye analık et,
Soyun düşmanlarının kentlerini mülk edinsin.››
24:61 Rebekayla genç hizmetçileri hazırlanıp develere binerek İbrahimin uşağını izlediler. Uşak Rebekayı alıp oradan ayrıldı.
24:62 İshak Beer-Lahay-Roiden gelmişti. Çünkü Negev bölgesinde yaşıyordu.
24:63 Akşamüzeri düşünmek için tarlaya gitti. Başını kaldırdığında develerin yaklaştığını gördü.
24:64 Rebeka İshakı görünce deveden indi,
24:65 İbrahimin uşağına, ‹‹Tarladan bizi karşılamaya gelen şu adam kim?›› diye sordu. Uşak, ‹‹Efendim›› diye karşılık verdi. Rebeka peçesini alıp yüzünü örttü.
24:66 Uşak bütün yaptıklarını İshaka anlattı.
24:67 İshak Rebeka'yı annesi Sara'nın yaşamış olduğu çadıra götürüp onunla evlendi. Böylece Rebeka İshak'ın karısı oldu. İshak onu sevdi. Annesinin ölümünden sonra onunla avunç buldu.
25:1 İbrahim bir kadınla daha evlendi. Kadının adı Keturaydı.
25:2 Ondan Zimran, Yokşan, Medan, Midyan, Yişbak, Şuah adlı çocukları oldu.
25:3 Yokşandan da Şeva, Dedan oldu. Dedan soyundan Aşurlular, Letuşlular, Leumlular doğdu.
25:4 Midyanın Efa, Efer, Hanok, Avida, Eldaa adlı oğulları oldu. Bunların hepsi Keturanın soyundandı.
25:5 İbrahim sahip olduğu her şeyi İshaka bıraktı.
25:6 Cariyelerinin oğullarına da armağanlar verdi. Kendisi sağken bu çocukları oğlu İshaktan uzaklaştırıp doğuya gönderdi.
25:7 İbrahim yüz yetmiş beş yıl yaşadı. Ömrü bu kadardı.
25:8 Kocamış, yaşama doymuş, iyice yaşlanmış olarak son soluğunu verdi. Ölüp atalarına kavuştu.
25:9 Oğulları İshakla İsmail onu Hititli Sohar oğlu Efronun tarlasında Mamreye yakın Makpela Mağarasına gömdüler.
25:10 İbrahim o tarlayı Hititlerden satın almıştı. Böylece İbrahimle karısı Sara oraya gömüldüler.
25:11 Tanrı İbrahimin ölümünden sonra oğlu İshakı kutsadı. İshak Beer-Lahay-Roide yaşıyordu.
25:12 Saranın cariyesi Mısırlı Hacerin İbrahime doğurduğu İsmailin öyküsü:
25:13 Doğum sırasına göre İsmailin oğullarının adları şunlardır: İlk oğlu Nevayot. Sonra Kedar, Adbeel, Mivsam,
25:14 Mişma, Duma, Massa,
25:15 Hadat, Tema, Yetur, Nafiş, Kedema gelir.
25:16 İsmailin oğulları olan bu on iki bey oymakların atalarıydı. Köylerine, obalarına da bu adları verdiler.
25:17 İsmail yüz otuz yedi yıl yaşadıktan sonra son soluğunu verdi. Ölüp halkına kavuştu.
25:18 İsmailoğulları Aşura doğru giderken Mısır sınırı yakınında, Havila ile Şur arasındaki bölgeye yerleştiler. Kardeşlerinin yaşadığı yerin doğusuna yerleşmişlerdi.
25:19 İbrahimin oğlu İshakın öyküsü:
25:20 İshak Aramlı Lavanın kızkardeşi, Paddan-Aramlı Betuelin kızı Rebekayla evlendiğinde kırk yaşındaydı.
25:21 İshak karısı için RABbe yakardı, çünkü karısı kısırdı. RAB İshakın yakarışını yanıtladı, Rebeka hamile kaldı.
25:22 Çocuklar karnında itişiyordu. Rebeka, ‹‹Nedir bu başıma gelen?›› diyerek RABbe danışmaya gitti.
25:23 RAB onu şöyle yanıtladı: ‹‹Rahminde iki ulus var,
Senden iki ayrı halk doğacak,
Biri öbüründen güçlü olacak,
Büyüğü küçüğüne hizmet edecek.››
25:24 Doğum vakti gelince, Rebekanın ikiz oğulları oldu.
25:25 İlk doğan oğlu kıpkırmızı ve tüylüydü; kırmızı bir cüppeyi andırıyordu. Adını Esav koydular.
25:26 Sonra kardeşi doğdu. Eliyle Esavın topuğunu tutuyordu. Bu yüzden İshak ona Yakupfö adını verdi. Rebeka doğum yaptığında İshak altmış yaşındaydı.
25:27 Çocuklar büyüdü. Esav kırları seven usta bir avcı oldu. Yakupsa hep çadırda oturan sakin bir adamdı.
25:28 İshak Esavı daha çok severdi, çünkü onun getirdiği av etlerini yerdi. Rebeka ise Yakupu severdi.
25:29 Bir gün Yakup çorba pişirirken Esav avdan geldi. Aç ve bitkindi.
25:30 Yakupa, ‹‹Lütfen şu kızıl çorbadan biraz ver de içeyim. Aç ve bitkinim›› dedi. Bu nedenle ona Edom adı da verildi.
25:31 Yakup, ‹‹Önce sen ilk oğulluk hakkını bana ver›› diye karşılık verdi.
25:32 Esav, ‹‹Baksana, açlıktan ölmek üzereyim›› dedi, ‹‹İlk oğulluk hakkının bana ne yararı var?››
25:33 Yakup, ‹‹Önce ant iç›› dedi. Esav ant içerek ilk oğulluk hakkını Yakupa sattı.
25:34 Yakup Esav'a ekmekle mercimek çorbası verdi. Esav yiyip içtikten sonra kalkıp gitti. Böylece Esav ilk oğulluk hakkını küçümsemiş oldu.
26:1 İbrahimin yaşadığı dönemdeki kıtlıktan başka ülkede bir kıtlık daha oldu. İshak Gerara, Filist Kralı Avimelekin yanına gitti.
26:2 RAB İshaka görünerek, ‹‹Mısıra gitme›› dedi, ‹‹Sana söyleyeceğim ülkeye yerleş.
26:3 Orada bir süre kal. Ben seninle olacak, seni kutsayacağım: Bütün bu toprakları sana ve soyuna vereceğim. Baban İbrahime ant içerek verdiğim sözü yerine getireceğim.
26:4 Soyunu gökteki yıldızlar kadar çoğaltacağım. Bu ülkelerin tümünü onlara vereceğim. Yeryüzündeki bütün uluslar senin soyun aracılığıyla kutsanacak.
26:5 Çünkü İbrahim sözümü dinledi. Uyarılarıma, buyruklarıma, kurallarıma, yasalarıma bağlı kaldı.››
26:6 Böylece İshak Gerarda kaldı.
26:7 Yöre halkı karısıyla ilgili soru sorunca, ‹‹Kızkardeşimdir›› diyordu. Çünkü ‹‹Karımdır›› demekten korkuyordu. Rebeka yüzünden yöre halkı beni öldürebilir diye düşünüyordu. Çünkü Rebeka güzeldi.
26:8 İshak orada uzun zaman kaldı. Bir gün Filist Kralı Avimelek, pencereden dışarı bakarken, İshakın karısı Rebekayı okşadığını gördü.
26:9 İshakı çağırtarak, ‹‹Bu kadın gerçekte senin karın!›› dedi, ‹‹Neden kızkardeşin olduğunu söyledin?›› İshak, ‹‹Çünkü onun yüzünden canımdan olurum diye düşündüm›› dedi.
26:10 Avimelek, ‹‹Nedir bize bu yaptığın?›› dedi, ‹‹Az kaldı halkımdan biri karınla yatacaktı. Bize suç işletecektin.››
26:11 Sonra bütün halka, ‹‹Kim bu adama ya da karısına dokunursa, kesinlikle öldürülecek›› diye buyruk verdi.
26:12 İshak o ülkede ekin ekti ve o yıl ektiğinin yüz katını biçti. RAB onu kutsamıştı.
26:13 İshak bolluğa kavuştu. Varlığı gittikçe büyüyordu. Çok zengin oldu.
26:14 Sürülerle davar, sığır ve birçok uşak sahibi oldu. Filistliler onu kıskanmaya başladılar.
26:15 Babası İbrahim yaşarken kölelerinin kazmış olduğu bütün kuyuları toprakla doldurup kapadılar.
26:16 Avimelek İshaka, ‹‹Ülkemizden git›› dedi, ‹‹Çünkü gücün bizim gücümüzü aştı.››
26:17 İshak oradan ayrıldı. Gerar Vadisinde çadır kurup oraya yerleşti.
26:18 Babası İbrahim yaşarken kazılmış olan kuyuları yeniden açtırdı. Çünkü Filistliler İbrahimin ölümünden sonra o kuyuları kapamışlardı. Kuyulara aynı adları, babasının vermiş olduğu adları verdi.
26:19 İshakın köleleri vadide kuyu kazarken bir kaynak buldular.
26:20 Gerarın çobanları, ‹‹Su bizim›› diyerek İshakın çobanlarıyla kavgaya tutuştular. İshak kendisiyle çekiştikleri için kuyuya Esek adını verdi.
26:21 İshakın köleleri başka bir kuyu kazdılar. Bu kuyu yüzünden de kavga çıkınca İshak kuyuya Sitna adını verdi.
26:22 Oradan ayrılıp başka bir yerde kuyu kazdırdı. Bu kuyu yüzünden kavga çıkmadı. Bu nedenle İshak ona Rehovotfş adını verdi. ‹‹RAB en sonunda bize rahatlık verdi›› dedi, ‹‹Bu ülkede verimli olacağız.››
26:23 İshak oradan Beer-Şevaya gitti.
26:24 O gece RAB kendisine görünerek, ‹‹Ben baban İbrahimin Tanrısıyım, korkma›› dedi, ‹‹Seninle birlikteyim. Seni kutsayacak, kulum İbrahimin hatırı için soyunu çoğaltacağım.››
26:25 İshak orada bir sunak yaparak RABbi adıyla çağırdı. Çadırını oraya kurdu. Köleleri de orada bir kuyu kazdı.
26:26 Avimelek, danışmanı Ahuzzat ve ordusunun komutanı Fikol ile birlikte, Gerardan İshakın yanına gitti.
26:27 İshak onlara, ‹‹Niçin yanıma geldiniz?›› dedi, ‹‹Benden nefret ediyorsunuz. Üstelik beni ülkenizden kovdunuz.››
26:28 ‹‹Açıkça gördük ki, RAB seninle›› diye yanıtladılar, ‹‹Onun için, aramızda ant olsun: Biz nasıl sana dokunmadıksa, hep iyi davranarak seni esenlik içinde gönderdikse, sen de bize kötülük etme. Bu konuda seninle anlaşalım. Sen şimdi RABbin kutsadığı bir adamsın.››
26:30 İshak onlara bir şölen verdi, yiyip içtiler.
26:31 Sabah erkenden kalkıp karşılıklı ant içtiler. Sonra İshak onları yolcu etti. Esenlik içinde oradan ayrıldılar.
26:32 Aynı gün İshakın köleleri gelip kazdıkları kuyu hakkında kendisine bilgi verdiler, ‹‹Su bulduk›› dediler.
26:33 İshak kuyuya Şiva adını verdi. Bu yüzden kent bugüne kadar Beer-Şeva diye anılır.
26:34 Esav kırk yaşında Hititli Beerinin kızı Yudit ve Hititli Elonun kızı Basematla evlendi.
26:35 Bu kadınlar İshak'la Rebeka'nın başına dert oldular.
27:1 İshak yaşlanmış, gözleri görmez olmuştu. Büyük oğlu Esavı çağırıp, ‹‹Oğlum!›› dedi. Esav, ‹‹Efendim!›› diye yanıtladı.
27:2 İshak, ‹‹Artık yaşlandım›› dedi, ‹‹Ne zaman öleceğimi bilmiyorum.
27:3 Silahlarını -ok kılıfını, yayını- al, kırlara çıkıp benim için bir hayvan avla.
27:4 Sevdiğim lezzetli bir yemek yap, bana getir yiyeyim. Ölmeden önce seni kutsayayım.››
27:5 İshak, oğlu Esavla konuşurken Rebeka onları dinliyordu. Esav avlanmak için kıra çıkınca,
27:6 Rebeka oğlu Yakupa şöyle dedi: ‹‹Dinle, babanın ağabeyin Esava söylediklerini duydum.
27:7 Baban ona, ‹Bana bir hayvan avla getir› dedi, ‹Lezzetli bir yemek yap, yiyeyim. Ölmeden önce seni RABbin huzurunda kutsayayım.›
27:8 Bak oğlum, sana söyleyeceklerimi iyi dinle:
27:9 Git süründen bana iki seçme oğlak getir. Onlarla babanın sevdiği lezzetli bir yemek yapayım.
27:10 Yemesi için onu babana sen götüreceksin. Öyle ki, ölmeden önce seni kutsasın.››
27:11 Yakup, ‹‹Ama kardeşim Esavın bedeni kıllı, benimkiyse kılsız›› diye yanıtladı,
27:12 ‹‹Ya babam bana dokunursa? O zaman kendisini aldattığımı anlar. Kutsama yerine üzerime lanet getirmiş olurum.››
27:13 Annesi, ‹‹Sana gelecek lanet bana gelsin, oğlum›› dedi, ‹‹Sen beni dinle, git oğlakları getir.››
27:14 Yakup gidip oğlakları annesine getirdi. Annesi babasının sevdiği lezzetli bir yemek yaptı.
27:15 Büyük oğlu Esavın en güzel giysileri o anda evdeydi. Rebeka onları küçük oğlu Yakupa giydirdi.
27:16 Ellerinin üstünü, ensesinin kılsız yerini oğlak derisiyle kapladı.
27:17 Yaptığı güzel yemekle ekmeği Yakupun eline verdi.
27:18 Yakup babasının yanına varıp, ‹‹Baba!›› diye seslendi. Babası, ‹‹Evet, kimsin sen?›› dedi.
27:19 Yakup, ‹‹Ben ilk oğlun Esavım›› diye karşılık verdi, ‹‹Söylediğini yaptım. Lütfen kalk, otur da getirdiğim av etini ye. Öyle ki, beni kutsayabilesin.››
27:20 İshak, ‹‹Nasıl böyle çabucak buldun, oğlum?›› dedi. Yakup, ‹‹Tanrın RAB bana yardım etti›› diye yanıtladı.
27:21 İshak, ‹‹Yaklaş, oğlum›› dedi, ‹‹Sana dokunayım, gerçekten oğlum Esav mısın, değil misin anlayayım.››
27:22 Yakup babasına yaklaştı. Babası ona dokunarak, ‹‹Ses Yakupun sesi, ama eller Esavın elleri›› dedi.
27:23 Onu tanıyamadı. Çünkü Yakupun elleri ağabeyi Esavın elleri gibi kıllıydı. İshak onu kutsamak üzereyken,
27:24 bir daha sordu: ‹‹Sen gerçekten oğlum Esav mısın?›› Yakup, ‹‹Evet!›› diye yanıtladı.
27:25 İshak, ‹‹Oğlum, av etini getir yiyeyim de seni kutsayayım›› dedi. Yakup önce yemeği, sonra şarabı getirdi. İshak yedi, içti.
27:26 ‹‹Yaklaş da beni öp, oğlum›› dedi.
27:27 Yakup yaklaşıp babasını öptü. Babası onun giysilerini kokladı ve kendisini kutsayarak şöyle dedi: ‹‹İşte oğlumun kokusu
Sanki RABbin kutsadığı kırların kokusu.
27:28 Tanrı sana göklerin çiyinden
Ve yerin verimli topraklarından
Bol buğday ve yeni şarap versin.
27:29 Halklar sana kulluk etsin,
Uluslar boyun eğsin.
Kardeşlerine egemen ol,
Kardeşlerin sana boyun eğsin.
Sana lanet edenlere lanet olsun,
Seni kutsayanlar kutsansın.››
27:30 İshak Yakupu kutsadıktan ve Yakup babasının yanından ayrıldıktan hemen sonra kardeşi Esav avdan döndü.
27:31 Esav da lezzetli bir yemek yaparak babasına götürdü. Ona, ‹‹Baba, kalk, getirdiğim av etini ye›› dedi, ‹‹Öyle ki, beni kutsayabilesin.››
27:32 Babası, ‹‹Sen kimsin?›› diye sordu. Esav, ‹‹Ben ilk oğlun Esavım›› diye karşılık verdi.
27:33 İshakı bir titreme sardı. Tir tir titreyerek, ‹‹Öyleyse daha önce avlanıp bana yemek getiren kimdi?›› diye sordu, ‹‹Sen gelmeden önce yemeğimi yiyip onu kutsadım. Artık o kutsanmış oldu.››
27:34 Esav babasının anlattıklarını duyunca, acı acı haykırdı. ‹‹Beni de kutsa, baba, beni de!›› dedi.
27:35 İshak, ‹‹Kardeşin gelip beni kandırdı›› diye karşılık verdi, ‹‹Senin yerine o kutsandı.››
27:36 Esav, ‹‹Ona boşuna mı Yakup diyorlar?›› dedi, ‹‹İki kezdir beni aldatıyor. Önce ilk oğulluk hakkımı aldı. Şimdi de benim yerime o kutsandı.›› Sonra, ‹‹Kutsamak için bana bir hak ayırmadın mı?›› diye sordu.
27:37 İshak, ‹‹Onu sana egemen kıldım›› diye yanıtladı, ‹‹Bütün kardeşlerini onun hizmetine verdim. Onu buğday ve yeni şarapla besledim. Senin için ne yapabilirim ki, oğlum?››
27:38 Esav, ‹‹Sen yalnız bir kişiyi mi kutsayabilirsin baba?›› dedi, ‹‹Beni de kutsa, baba, beni de!›› Sonra hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.
27:39 Babası şöyle yanıtladı: ‹‹Göklerin çiyinden,
Zengin topraklardan
Uzak yaşayacaksın.
27:40 Kılıcınla yaşayacak,
Kardeşine hizmet edeceksin.
Ama özgür olmak isteyince,
Onun boyunduruğunu kırıp atacaksın.››
27:41 Babası Yakupu kutsadığı için Esav kardeşi Yakupa kin bağladı. ‹‹Nasıl olsa babamın ölümü yaklaştı›› diye düşünüyordu, ‹‹O zaman kardeşim Yakupu öldürürüm.››
27:42 Büyük oğlu Esavın ne düşündüğü Rebekaya bildirilince Rebeka küçük oğlu Yakupu çağırttı. ‹‹Bak, ağabeyin Esav seni öldürmeyi düşünerek kendini avutuyor›› dedi,
27:43 ‹‹Beni dinle, oğlum. Hemen Harrana, kardeşim Lavanın yanına kaç.
27:44 Ağabeyinin öfkesi dinip sana kızgınlığı geçinceye, ona yaptığını unutuncaya kadar orada kal. Birini gönderir, seni getirtirim. Niçin bir günde ikinizden de yoksun kalayım?››
27:46 Sonra İshak'a, ‹‹Bu Hititli kadınlar yüzünden canımdan bezdim›› dedi, ‹‹Eğer Yakup da bu ülkenin kızlarıyla, Hitit kızlarıyla evlenirse, nasıl yaşarım?››
28:1 İshak Yakupu çağırdı, onu kutsayarak, ‹‹Kenanlı kızlarla evlenme›› diye buyurdu,
28:2 ‹‹Hemen Paddan-Arama, annenin babası Betuelin evine git. Orada dayın Lavanın kızlarından biriyle evlen.
28:3 Her Şeye Gücü Yeten Tanrı seni kutsasın, verimli kılsın, soyunu çoğaltsın; soyundan halklar türesin.
28:4 İbrahimi kutsadığı gibi seni ve soyunu da kutsasın. Öyle ki, Tanrının İbrahime verdiği topraklara -üzerinde yabancı olarak yaşadığın bu topraklara- sahip olasın.››
28:5 İshak Yakupu böyle uğurladı. Yakup Paddan-Arama, kendisinin ve Esavın annesi Rebekanın kardeşi Aramlı Betuel oğlu Lavanın yanına gitmek üzere yola çıktı.
28:6 Esav İshakın Yakupu kutsadığını, evlenmek üzere Paddan-Arama gönderdiğini öğrendi. Ayrıca Yakupu kutsarken, babasının, ‹‹Kenanlı kızlarla evlenme›› diye buyurduğunu, Yakupun da annesiyle babasını dinleyip Paddan-Arama gittiğini öğrendi.
28:8 Böylece babasının Kenanlı kızlardan hoşlanmadığını anladı.
28:9 İsmailin yanına gitti. İbrahim oğlu İsmailin kızı, Nevayotun kızkardeşi Mahalatla evlenerek onu karılarının üzerine getirdi.
28:10 Yakup Beer-Şevadan ayrılarak Harrana doğru yola çıktı.
28:11 Bir yere varıp orada geceledi, çünkü güneş batmıştı. Oradaki taşlardan birini alıp başının altına koyarak yattı.
28:12 Düşte yeryüzüne bir merdiven dikildiğini, başının göklere eriştiğini gördü. Tanrının melekleri merdivenden çıkıp iniyorlardı.
28:13 RAB yanıbaşında durup, ‹‹Atan İbrahimin, İshakın Tanrısı RAB benim›› dedi, ‹‹Üzerinde yattığın toprakları sana ve soyuna vereceğim.
28:14 Yeryüzünün tozu kadar sayısız bir soya sahip olacaksın. Doğuya, batıya, kuzeye, güneye doğru yayılacaksınız. Yeryüzündeki bütün halklar sen ve soyun aracılığıyla kutsanacak.
28:15 Seninle birlikteyim. Gideceğin her yerde seni koruyacak ve bu topraklara geri getireceğim. Verdiğim sözü yerine getirinceye kadar senden ayrılmayacağım.››
28:16 Yakup uyanınca, ‹‹RAB burada, ama ben farkına varamadım›› diye düşündü.
28:17 Korktu ve, ‹‹Ne korkunç bir yer!›› dedi, ‹‹Bu, Tanrının evinden başka bir yer olamaz. Burası göklerin kapısı.››
28:18 Ertesi sabah erkenden kalkıp başının altına koyduğu taşı anıt olarak dikti, üzerine zeytinyağı döktü.
28:19 Oraya Beytelfü adını verdi. Kentin önceki adı Luzdu.
28:20 Sonra bir adak adayarak şöyle dedi: ‹‹Tanrı benimle olur, gittiğim yolda beni korur, bana yiyecek, giyecek sağlarsa,
28:21 babamın evine esenlik içinde dönersem, RAB benim Tanrım olacak.
28:22 Anıt olarak diktiğim bu taş Tanrı'nın evi olacak. Bana vereceğin her şeyin ondalığını sana vereceğim.››
29:1 Yakup yoluna devam ederek doğu halklarının ülkesine vardı.
29:2 Kırda bir kuyu gördü. Kuyunun yanıbaşında üç davar sürüsü yatıyordu. Sürülere o kuyudan su verilirdi. Kuyunun ağzında büyük bir taş vardı.
29:3 Bütün sürüler oraya toplanınca, çobanlar kuyunun ağzındaki taşı yuvarlar, davarlarını suvardıktan sonra taşı yine yerine, kuyunun ağzına koyarlardı.
29:4 Yakup çobanlara, ‹‹Kardeşler, nerelisiniz?›› diye sordu. Çobanlar, ‹‹Harranlıyız›› diye yanıtladılar.
29:5 Yakup, ‹‹Nahorun torunu Lavanı tanıyor musunuz?›› diye sordu. ‹‹Tanıyoruz›› dediler.
29:6 Yakup, ‹‹İyi midir?›› diye sordu. ‹‹İyidir. İşte kızı Rahel davarlarla birlikte geliyor.››
29:7 Yakup, ‹‹Akşama daha çok var›› dedi, ‹‹Sürülerin toplanma vakti değil. Davarlarınızı suvarın, götürüp otlatın.››
29:8 Çobanlar, ‹‹Bütün sürüler toplanmadan, kuyunun ağzındaki taşı yuvarlamadan olmaz›› dediler, ‹‹Ancak o zaman davarları suvarabiliriz.››
29:9 Yakup onlarla konuşurken Rahel babasının davarlarını getirdi. Rahel çobanlık yapıyordu.
29:10 Yakup dayısı Lavanın kızı Raheli ve davarları görünce, gidip kuyunun ağzındaki taşı yuvarladı, dayısının davarlarını suvardı.
29:11 Raheli öperek hıçkıra hıçkıra ağladı.
29:12 Rahele baba tarafından akraba olduklarını, Rebekanın oğlu olduğunu anlattı. Rahel koşup babasına haber verdi.
29:13 Lavan, yeğeni Yakupun geldiğini duyunca, onu karşılamaya koştu. Ona sarılıp öptü, evine getirdi. Yakup bütün olanları Lavana anlattı.
29:14 Lavan, ‹‹Sen benim etim, kemiğimsin›› dedi. Yakup Lavanın yanında bir ay kaldıktan sonra,
29:15 Lavan, ‹‹Akrabamsın diye benim için bedava mı çalışacaksın?›› dedi, ‹‹Söyle, ne kadar ücret istiyorsun?››
29:16 Lavanın iki kızı vardı. Büyüğünün adı Lea, küçüğünün adı Raheldi.
29:17 Leanın gözleri alımlıydı, Rahel ise boyu bosu yerinde, güzel bir kızdı.
29:18 Yakup Rahele aşıktı. Lavana, ‹‹Küçük kızın Rahel için sana yedi yıl hizmet ederim›› dedi.
29:19 Lavan, ‹‹Onu sana vermek başkasına vermekten daha iyidir›› dedi, ‹‹Yanımda kal.››
29:20 Yakup Rahel için yedi yıl çalıştı. Raheli sevdiği için, yedi yıl ona birkaç gün gibi geldi.
29:21 Lavana, ‹‹Zaman doldu, kızını ver, evleneyim›› dedi.
29:22 Lavan bütün yöre halkını toplayıp bir şölen verdi.
29:23 Gece kızı Leayı Yakupa götürdü. Yakup onunla yattı.
29:24 Lavan cariyesi Zilpayı kızı Leanın hizmetine verdi.
29:25 Sabah olunca Yakup bir de baktı ki, yanındaki Lea! Lavana, ‹‹Nedir bana bu yaptığın?›› dedi, ‹‹Ben Rahel için yanında çalışmadım mı? Niçin beni aldattın?››
29:26 Lavan, ‹‹Bizim buralarda adettir. Büyük kız dururken küçük kız evlendirilmez›› dedi,
29:27 ‹‹Bu bir haftayı tamamla, Raheli de sana veririz. Yalnız ona karşılık yedi yıl daha yanımda çalışacaksın.››
29:28 Yakup kabul etti. Leayla bir hafta geçirdi. Sonra Lavan kızı Raheli de ona verdi.
29:29 Cariyesi Bilhayı Rahelin hizmetine verdi.
29:30 Yakup Rahelle de yattı. Onu Leadan çok sevdi. Lavana yedi yıl daha hizmet etti.
29:31 RAB Leanın sevilmediğini görünce, çocuk sahibi olmasını sağladı. Oysa Rahel kısırdı.
29:32 Lea hamile kalıp bir erkek çocuk doğurdu. Adını Ruben koydu. ‹‹Çünkü RAB mutsuzluğumu gördü›› dedi, ‹‹Kuşkusuz artık kocam beni sever.››
29:33 Yine hamile kaldı ve bir erkek çocuk daha doğurdu. ‹‹RAB sevilmediğimi duyduğu için bana bu çocuğu verdi›› diyerek adını Şimon koydu.
29:34 Üçüncü kez hamile kalıp bir daha erkek çocuk doğurdu. ‹‹Artık kocam bana bağlanacak›› dedi, ‹‹Çünkü ona üç erkek çocuk doğurdum.›› Onun için çocuğa Levi adı verildi.
29:35 Dördüncü kez hamile kaldı ve bir erkek çocuk daha doğurdu. ‹‹Bu kez RAB'be övgüler sunacağım›› dedi. Onun için çocuğa Yahuda adını verdi. Bir süre doğum yapmadı.
30:1 Rahel Yakupa çocuk doğuramayınca, ablasını kıskanmaya başladı. Yakupa, ‹‹Bana çocuk ver, yoksa öleceğim›› dedi.
30:2 Yakup Rahele öfkelendi. ‹‹Çocuk sahibi olmanı Tanrı engelliyor. Ben Tanrı değilim ki!›› diye karşılık verdi.
30:3 Rahel, ‹‹İşte cariyem Bilha›› dedi, ‹‹Onunla yat, benim için çocuk doğursun, ben de aile kurayım.››
30:4 Rahel cariyesi Bilhayı eş olarak kocasına verdi. Yakup onunla yattı.
30:5 Bilha hamile kalıp Yakupa bir erkek çocuk doğurdu.
30:6 Rahel, ‹‹Tanrı beni haklı çıkardı›› dedi, ‹‹Yakarışımı duyup bana bir oğul verdi.›› Bu yüzden çocuğa Dan adını verdi.
30:7 Rahelin cariyesi Bilha yine hamile kaldı ve Yakupa ikinci bir oğul doğurdu.
30:8 Rahel, ‹‹Ablama karşı büyük savaşım verdim ve onu yendim›› diyerek çocuğa Naftalifç adını verdi.
30:9 Lea artık doğum yapamadığını görünce, cariyesi Zilpayı Yakupa eş olarak verdi.
30:10 Zilpa Yakupa bir erkek çocuk doğurdu.
30:11 Lea, ‹‹Uğurum!›› diyerek çocuğa Gad adını verdi.
30:12 Leanın cariyesi Zilpa Yakupa ikinci bir oğul doğurdu.
30:13 Lea, ‹‹Mutluyum!›› dedi, ‹‹Kadınlar bana ‹Mutlu› diyecek.›› Ve çocuğa Aşer adını verdi.
30:14 Ruben hasat mevsimi tarlaya gitti. Orada adamotu bulup annesi Leaya getirdi. Rahel Leaya, ‹‹Lütfen oğlunun getirdiği adamotundan bana da ver›› dedi. biçiminde köke sahip, yenildiğinde cinsel gücü artırdığına inanılan bir bitki.
30:15 Lea, ‹‹Kocamı aldığın yetmez mi? Bir de oğlumun adamotunu mu istiyorsun?›› diye karşılık verdi. Rahel, ‹‹Öyle olsun›› dedi, ‹‹Oğlunun adamotuna karşılık kocam bu gece seninle yatsın.››
30:16 Akşamleyin Yakup tarladan dönerken Lea onu karşılamaya gitti. Yakupa, ‹‹Benimle yatacaksın›› dedi, ‹‹Oğlumun adamotuna karşılık bu gece benimsin.›› Yakup o gece onunla yattı.
30:17 Tanrı Leanın duasını işitti. Lea hamile kalıp Yakupa beşinci oğlunu doğurdu.
30:18 ‹‹Cariyemi kocama verdiğim için Tanrı beni ödüllendirdi›› diyerek çocuğa İssakar adını verdi.
30:19 Lea yine hamile kaldı ve Yakupa altıncı oğlunu doğurdu.
30:20 ‹‹Tanrı bana iyi bir armağan verdi›› dedi, ‹‹Artık kocam bana değer verir. Çünkü ona altı erkek çocuk doğurdum.›› Ve çocuğa Zevulun adını verdi.
30:21 Bir süre sonra Lea bir kız doğurdu ve adını Dina koydu.
30:22 Tanrı Raheli anımsadı, onun duasını işiterek çocuk sahibi olmasını sağladı.
30:23 Rahel hamile kaldı ve bir erkek çocuk doğurdu. ‹‹Tanrı utancımı kaldırdı. RAB bana bir oğul daha versin!›› diyerek çocuğa Yusuffı adını verdi.
30:25 Rahel Yusufu doğurduktan sonra Yakup Lavana, ‹‹Beni gönder, evime, topraklarıma gideyim›› dedi,
30:26 ‹‹Hizmetime karşılık karılarımı, çocuklarımı ver de gideyim. Sana nasıl hizmet ettiğimi biliyorsun.››
30:27 Lavan, ‹‹Eğer benden hoşnutsan, burada kal›› dedi, ‹‹Çünkü fala bakarak anladım ki, RAB senin sayende beni kutsadı.
30:28 Alacağın neyse söyle, ödeyeyim.››
30:29 Yakup, ‹‹Sana nasıl hizmet ettiğimi, sürülerine nasıl baktığımı biliyorsun›› diye karşılık verdi,
30:30 ‹‹Ben gelmeden önce malın azdı. Sayemde RAB seni kutsadı, malın gitgide arttı. Ya kendi evim için ne zaman çalışacağım?››
30:31 Lavan, ‹‹Sana ne vereyim?›› diye sordu. Yakup, ‹‹Bana bir şey verme›› diye yanıtladı, ‹‹Eğer şu önerimi kabul edersen, yine sürünü güder, hayvanlarına bakarım:
30:32 Bugün bütün sürülerini yoklayıp noktalı veya benekli koyunları, kara kuzuları, benekli veya noktalı keçileri ayırayım. Ücretim bu olsun.
30:33 İleride bana verdiklerini denetlemeye geldiğinde, dürüst olup olmadığımı kolayca anlayabilirsin. Noktalı ve benekli olmayan keçilerim, kara olmayan kuzularım varsa, onları çalmışım demektir.››
30:34 Lavan, ‹‹Kabul, söylediğin gibi olsun›› dedi.
30:35 Ama o gün çizgili ve benekli tekeleri, noktalı ve benekli keçileri, beyaz keçilerin hepsini, bütün kara kuzuları ayırıp oğullarına teslim etti.
30:36 Sonra Yakuptan üç günlük yol kadar uzaklaştı. Yakup Lavanın kalan sürüsünü gütmeye devam etti.
30:37 Yakup aselbent, badem, çınar ağaçlarından taze dallar kesti. Dalları soyarak beyaz çentikler açtı.
30:38 Soyduğu çubukları koyunların önüne, su içtikleri yalaklara koydu. Koyunlar su içmeye gelince çiftleşiyorlardı.
30:39 Çubukların önünde çiftleşince çizgili, noktalı, benekli yavrular doğuruyorlardı.
30:40 Yakup kuzuları ayırıp sürülerin yüzünü Lavanın çizgili, kara hayvanlarına döndürüyordu. Kendi sürülerini ayrı tutuyor, Lavanınkilerle karıştırmıyordu.
30:41 Sürüdeki güçlü hayvanlar kızışınca, Yakup çubukları onların gözü önüne, yalaklara koyuyordu ki, çubukların yanında çiftleşsinler.
30:42 Sürünün zayıf hayvanlarının önüneyse çubuk koymuyordu. Böylece zayıf hayvanları Lavan, güçlüleri Yakup aldı.
30:43 Yakup alabildiğine zenginleşti. Çok sayıda sürü, erkek ve kadın köle, deve, eşek sahibi oldu.
31:1 Lavanın oğulları, ‹‹Yakup babamızın sahip olduğu her şeyi aldı›› dediler, ‹‹Bütün varlığını babamıza ait şeylerden kazandı.›› Yakup bu sözleri duyunca,
31:2 Lavanın kendisine karşı tutumunun eskisi gibi olmadığını anladı.
31:3 RAB Yakupa, ‹‹Atalarının topraklarına, akrabalarının yanına dön›› dedi, ‹‹Seninle olacağım.››
31:4 Bunun üzerine Yakup Rahelle Leayı sürüsünün bulunduğu kırlara çağırttı.
31:5 Onlara, ‹‹Bakıyorum, babanız bana eskisi gibi davranmıyor›› dedi, ‹‹Ama babamın Tanrısı benimle birlikte.
31:6 Var gücümle babanıza hizmet ettiğimi bilirsiniz.
31:7 Ne yazık ki, babanız beni aldattı, ondan alacağımı on kez değiştirdi. Ama Tanrı bana kötülük etmesine izin vermedi.
31:8 Lavan, ‹Ücret olarak noktalı hayvanları al› deyince, bütün sürü noktalı doğurdu. ‹Ücret olarak çizgili olanları al› deyince de bütün sürü çizgili doğurdu.
31:9 Tanrı babanızın hayvanlarını aldı, bana verdi.
31:10 ‹‹Sürülerin çiftleştiği mevsimde bir düş gördüm. Çiftleşen tekeler çizgili, noktalı, kırçıldı.
31:11 Düşümde Tanrının meleği bana, ‹Yakup!› diye seslendi. ‹Buyur› dedim.
31:12 Bana, ‹Bak, bütün çiftleşen tekeler çizgili, noktalı ve kırçıl› dedi, ‹Çünkü Lavanın sana yaptıklarının hepsini gördüm.
31:13 Ben Beytelin Tanrısıyım. Hani orada bana anıt dikip meshetmiş, adak adamıştın. Kalk, bu ülkeden git, doğduğun ülkeye dön.› ››
31:14 Rahelle Lea, ‹‹Babamızın evinde hâlâ payımız, mirasımız var mı?›› dediler,
31:15 ‹‹Onun gözünde artık yabancı değil miyiz? Çünkü bizi sattı. Bizim için ödenen bedelin hepsini yedi.
31:16 Tanrının babamızdan aldığı varlığın tümü bize ve çocuklarımıza aittir. Tanrı sana ne dediyse öyle yap.››
31:17 Böylece Yakup çocuklarını, karılarını develere bindirdi.
31:18 Bütün hayvanları önüne kattı; topladığı mallarla, Paddan-Aramda kazandığı hayvanlarla birlikte Kenan ülkesine, babası İshakın yanına gitmek üzere yola çıktı.
31:19 Lavan koyunlarını kırkmaya gidince, Rahel babasının putlarını çaldı.
31:20 Yakup da kaçacağını söylemeyerek Aramlı Lavanı kandırdı.
31:21 Böylece kendisine ait her şeyi alıp kaçtı. Fırat Irmağını geçip Gilat dağlık bölgesine doğru gitti.
31:22 Üçüncü gün Yakupun kaçtığını Lavana bildirdiler.
31:23 Lavan yakınlarını yanına alıp Yakupun peşine düştü. Yedi gün sonra Gilat dağlık bölgesinde ona yetişti.
31:24 O gece Tanrı Aramlı Lavanın düşüne girerek ona, ‹‹Dikkatli ol!›› dedi, ‹‹Yakupa ne iyi, ne kötü bir şey söyle.››
31:25 Lavan Yakupa yetişti. Yakup çadırını Gilat dağlık bölgesine kurmuştu. Lavan da yakınlarıyla birlikte çadırını aynı yere kurdu.
31:26 Yakupa, ‹‹Nedir bu yaptığın?›› dedi, ‹‹Beni aldattın. Kızlarımı alıp savaş tutsağı gibi götürdün.
31:27 Neden gizlice kaçtın? Neden beni aldattın? Niçin bana söylemedin? Seni sevinçle, ezgilerle, tefle, lirle yolcu ederdim.
31:28 Torunlarımla, kızlarımla öpüşüp vedalaşmama izin vermedin. Aptallık ettin.
31:29 Size kötülük yapacak güçteyim, ama babanın Tanrısı dün gece bana, ‹Dikkatli ol!› dedi, ‹Yakupa ne iyi, ne kötü hiçbir şey söyleme.›
31:30 Babanın evini çok özlediğin için bizden ayrıldın. Ama ilahlarımı niçin çaldın?››
31:31 Yakup, ‹‹Korktum›› diye karşılık verdi, ‹‹Kızlarını zorla elimden alırsın diye düşündüm.
31:32 İlahlarını kimde bulursan, o öldürülecektir. Yakınlarımızın önünde kendin ara, eşyalarımın arasında sana ait ne bulursan al.›› Yakup ilahları Rahelin çaldığını bilmiyordu.
31:33 Lavan Yakupun, Leanın ve iki cariyenin çadırına baktıysa da ilahları bulamadı. Leanın çadırından çıkıp Rahelin çadırına girdi.
31:34 Rahel çaldığı putları devesinin semerine koymuş, üzerine oturmuştu. Lavan çadırını didik didik aradıysa da putları bulamadı.
31:35 Rahel babasına, ‹‹Efendim, huzurunda kalkamadığım için kızma, âdet görüyorum da›› dedi. Lavan her yeri aradıysa da, putları bulamadı.
31:36 Yakup kendini tutamadı. Lavana çıkışarak, ‹‹Suçum ne?›› diye sordu, ‹‹Ne günah işledim ki böyle öfkeyle peşime takıldın?
31:37 Bütün eşyalarımı aradın, kendine ait bir şey buldun mu? Varsa onu buraya, yakınlarımızın önüne koy. Onlar ikimiz hakkında karar versinler.
31:38 Yirmi yıl yanında kaldım. Koyunların, keçilerin hiç düşük yapmadı. Sürülerinin içinden bir tek koç yemedim.
31:39 Yabanıl hayvanların parçaladığını sana göstermedim, zararını ben çektim. Gece ya da gündüz çalınan her hayvanın karşılığını benden istedin.
31:40 Öyle bir durumdaydım ki, gündüz sıcak, gece kırağı yedi bitirdi beni. Gözüme uyku girmedi.
31:41 Yirmi yıl evinde böyle yaşadım. İki kızın için on dört yıl, sürün için altı yıl sana hizmet ettim. On kez alacağımı değiştirdin.
31:42 Babamın ve İbrahimin Tanrısı, İshakın taptığı Tanrı benden yana olmasaydı, beni eli boş gönderecektin. Tanrı çektiğim zorluğu, verdiğim emeği gördü ve dün gece seni uyardı.›› de geçer.
31:43 Lavan, ‹‹Kadınlar benim kızlarım, çocuklar benim çocuklarım, sürüler benim sürülerim›› diye karşılık verdi, ‹‹Burada gördüğün her şey bana ait. Kızlarıma ya da doğurdukları çocuklara bugün ne yapabilirim ki?
31:44 Gel anlaşalım. Aramıza tanık koyalım.››
31:45 Yakup bir taş alıp onu anıt olarak dikti.
31:46 Yakınlarına, ‹‹Taş toplayın›› dedi. Adamlar topladıkları taşları bir yere yığdılar. Orada, yığının yanında yemek yediler.
31:47 Lavan taş yığınına Yegar-Sahaduta, Yakup ise Galet adını verdi. ‹‹Tanıklık yığını›› anlamına gelir.
31:48 Lavan, ‹‹Bu yığın bugün aramızda tanık olsun›› dedi. Bu yüzden yığına Galet adı verildi.
31:49 Mispa diye de anılır. Çünkü Lavan, ‹‹Birbirimizden uzak olduğumuz zaman RAB aramızda gözcülük etsin›› dedi,
31:50 ‹‹Eğer kızlarıma kötü davranır, başka kadınlarla evlenirsen, yanımızda kimse olmasa bile Tanrı tanık olacaktır.››
31:51 Sonra, ‹‹İşte taş yığını, işte aramıza diktiğim anıt›› dedi,
31:52 ‹‹Bu yığın ve anıt birer tanık olsun. Bu yığının ötesine geçip sana kötülük etmeyeceğim. Sen de bu yığını ve anıtı geçip bana kötülük etmeyeceksin.
31:53 İbrahimin, Nahorun ve babalarının Tanrısı aramızda yargıç olsun.›› Yakup babası İshakın taptığı Tanrının adıyla ant içti.
31:54 Sonra dağda kurban kesip yakınlarını yemeğe çağırdı. Yemeği yiyip geceyi dağda geçirdiler.
31:55 Lavan sabah erkenden kalktı; torunlarını, kızlarını öpüp kutsadıktan sonra evine gitti.
32:1 Yakup yoluna devam ederken, Tanrının melekleriyle karşılaştı.
32:2 Onları görünce, ‹‹Tanrının ordugahı bu›› diyerek oraya Mahanayim adını verdi.
32:3 Yakup Edom topraklarında, Seir ülkesinde yaşayan ağabeyi Esava önceden haberciler gönderdi.
32:4 Onlara şu buyruğu verdi: ‹‹Efendim Esava şöyle deyin: Kulun Yakup diyor ki, ‹Şimdiye kadar Lavanın yanında konuk olarak kaldım.
32:5 Öküzlere, eşeklere, davarlara, erkek ve kadın kölelere sahip oldum. Efendimi hoşnut etmek için önceden haber gönderiyorum.› ››
32:6 Haberciler geri dönüp Yakupa, ‹‹Ağabeyin Esavın yanına gittik›› dediler, ‹‹Dört yüz adamla seni karşılamaya geliyor.››
32:7 Yakup çok korktu, sıkıldı. Yanındaki adamları, davarları, sığırları, develeri iki gruba ayırdı.
32:8 ‹‹Esav gelir, bir gruba saldırırsa, hiç değilse öteki grup kurtulur›› diye düşündü.
32:9 Sonra şöyle dua etti: ‹‹Ey atam İbrahimin, babam İshakın Tanrısı RAB! Bana, ‹Ülkene, akrabalarının yanına dön, seni başarılı kılacağım› diye söz verdin.
32:10 Bana gösterdiğin bunca iyiliğe, güvene layık değilim. Şeria Irmağını geçtiğimde değneğimden başka bir şeyim yoktu. Şimdi iki orduyla döndüm.
32:11 Yalvarırım, beni ağabeyim Esavdan koru. Gelip bana, çocuklarla annelerine saldırmasından korkuyorum.
32:12 ‹Seni kesinlikle başarılı kılacağım, soyunu denizin kumu gibi sayılamayacak kadar çoğaltacağım› diye söz vermiştin bana.››
32:13 Yakup geceyi orada geçirdi. Birlikte getirdiği hayvanlardan ağabeyi Esava armağan olarak iki yüz keçi, yirmi teke, iki yüz koyun, yirmi koç, yavrularıyla birlikte otuz dişi deve, kırk inek, on boğa, yirmi dişi, on erkek eşek ayırdı.
32:16 Bunları ayrı sürüler halinde kölelerine teslim ederek, ‹‹Önümden gidin, sürüler arasında boşluk bırakın›› dedi.
32:17 Birinci köleye buyruk verdi: ‹‹Ağabeyim Esavla karşılaştığında, ‹Sahibin kim, nereye gidiyorsun? Önündeki bu hayvanlar kimin?› diye sorarsa,
32:18 ‹Kulun Yakupun› diyeceksin, ‹Efendisi Esava armağan olarak gönderiyor. Kendisi de arkamızdan geliyor.› ››
32:19 İkinci ve üçüncü köleye, sürülerin peşinden giden herkese aynı buyruğu verdi: ‹‹Esavla karşılaştığınızda aynı şeyleri söyleyeceksiniz.
32:20 ‹Kulun Yakup arkamızdan geliyor› diyeceksiniz.›› ‹‹Önden göndereceğim armağanla onu yatıştırır, sonra kendisini görürüm. Belki beni bağışlar›› diye düşünüyordu.
32:21 Böylece armağanı önden gönderip geceyi konakladığı yerde geçirdi.
32:22 Yakup o gece kalktı; iki karısını, iki cariyesini, on bir oğlunu yanına alıp Yabbuk Irmağının sığ yerinden karşıya geçti.
32:23 Onları geçirdikten sonra sahip olduğu her şeyi de karşıya geçirdi.
32:24 Böylece Yakup arkada yalnız kaldı. Bir adam gün ağarıncaya kadar onunla güreşti.
32:25 Yakupu yenemeyeceğini anlayınca, onun uyluk kemiğinin başına çarptı. Öyle ki, güreşirken Yakupun uyluk kemiği çıktı.
32:26 Adam, ‹‹Bırak beni, gün ağarıyor›› dedi. Yakup, ‹‹Beni kutsamadıkça seni bırakmam›› diye yanıtladı.
32:27 Adam, ‹‹Adın ne?›› diye sordu. ‹‹Yakup.››
32:28 Adam, ‹‹Artık sana Yakup değil, İsrail denecek›› dedi, ‹‹Çünkü Tanrıyla, insanlarla güreşip yendin.››
32:29 Yakup, ‹‹Lütfen adını söyler misin?›› diye sordu. Ama adam, ‹‹Neden adımı soruyorsun?›› dedi. Sonra Yakupu kutsadı.
32:30 Yakup, ‹‹Tanrıyla yüzyüze görüştüm, ama canım bağışlandı›› diyerek oraya Peniel adını verdi.
32:31 Yakup Penielden ayrılırken güneş doğdu. Uyluğundan ötürü aksıyordu.
32:32 Bu nedenle İsrailliler bugün bile uyluk kemiğinin üzerindeki siniri yemezler. Çünkü Yakup'un uyluk kemiğinin başındaki sinire çarpılmıştı.
33:1 Yakup baktı, Esav dört yüz adamıyla birlikte geliyor. Çocukları Leayla Rahele ve iki cariyeye teslim etti.
33:2 Cariyelerle çocuklarını öne, Leayla çocuklarını arkaya, Rahelle Yusufu da en arkaya dizdi.
33:3 Kendisi hepsinin önüne geçti. Ağabeyine yaklaşırken yedi kez yere kapandı.
33:4 Ne var ki Esav koşarak onu karşıladı, kucaklayıp boynuna sarıldı, öptü. İkisi de ağlamaya başladı.
33:5 Esav kadınlarla çocuklara baktı. ‹‹Kim bu yanındakiler?›› diye sordu. Yakup, ‹‹Tanrının kuluna lütfettiği çocuklar›› dedi.
33:6 Cariyelerle yanlarındaki çocuklar yaklaşıp eğildiler.
33:7 Ardından Lea çocuklarıyla birlikte yaklaşıp eğildi. En son da Yusufla Rahel yaklaşıp eğildi.
33:8 Esav, ‹‹Karşılaştığım öbür topluluğun anlamı neydi?›› diye sordu. Yakup, ‹‹Efendimi hoşnut etmek için›› diye yanıtladı.
33:9 Esav, ‹‹Benim yeterince malım var, kardeşim›› dedi, ‹‹Senin malın sana kalsın.››
33:10 Yakup, ‹‹Olmaz, eğer sevgini kazandımsa, lütfen armağanımı kabul et›› diye karşılık verdi, ‹‹Senin yüzünü görmek Tanrının yüzünü görmek gibi. Çünkü beni kabul ettin.
33:11 Lütfen sana gönderdiğim armağanı al. Tanrı bana öyle iyilik yaptı ki, her şeyim var.›› Armağanı kabul ettirinceye kadar diretti.
33:12 Esav, ‹‹Haydi yolumuza devam edelim›› dedi, ‹‹Ben önünsıra gideceğim.››
33:13 Yakup, ‹‹Efendim, bilirsin, çocuklar narindir›› dedi, ‹‹Yanımdaki koyunların, sığırların yavruları var. Hayvanları bir gün daha yürümeye zorlarsak hepsi ölür.
33:14 Efendim, lütfen sen kulunun önünden git. Ben hayvanlarla çocuklara ayak uydurarak yavaş yavaş geleceğim. Seirde efendime yetişirim.››
33:15 Esav, ‹‹Yanımdaki adamlardan birkaçını yanına vereyim›› dedi. Yakup, ‹‹Niçin?›› diye sordu, ‹‹Ben yalnızca seni hoşnut etmek istiyorum.››
33:16 Esav o gün Seire dönmek üzere yola koyuldu.
33:17 Yakupsa Sukkota gitti. Orada kendine ev, hayvanlarına barınaklar yaptı. Bu yüzden oraya Sukkot adını verdi.
33:18 Yakup güvenlik içinde Paddan-Aramdan Kenan ülkesine, Şekem Kentine vardı. Kentin yakınında konakladı.
33:19 Çadırını kurduğu arsayı Şekemin babası Hamorun oğullarından yüz parça gümüşefö aldı.
33:20 Orada bir sunak kurarak El-Elohe-İsrail adını verdi. ağırlığı ve değeri bilinmeyen bir para birimiydi. gelir.
34:1 Leayla Yakupun kızı Dina bir gün yöre kadınlarını ziyarete gitti.
34:2 O bölgenin beyi Hivli Hamorun oğlu Şekem Dinayı görünce tutup ırzına geçti.
34:3 Yakupun kızına gönlünü kaptırdı. Dinayı sevdi ve ona nazik davrandı.
34:4 Babası Hamora, ‹‹Bu kızı bana eş olarak al›› dedi.
34:5 Yakup kızı Dinanın kirletildiğini duyduğunda, oğulları kırda hayvanların başındaydı. Yakup onlar gelinceye kadar konuşmadı.
34:6 Bu arada Şekemin babası Hamor konuşmak için Yakupun yanına gitti.
34:7 Yakupun oğulları olayı duyar duymaz kırdan döndüler. Üzüntülü ve çok öfkeliydiler. Çünkü Şekem Yakupun kızıyla yatarak İsrailin onurunu kırmıştı. Böyle bir şey olmamalıydı.
34:8 Hamor onlara, ‹‹Oğlum Şekemin gönlü kızınızda›› dedi, ‹‹Lütfen onu oğluma eş olarak verin.
34:9 Bizimle akraba olun. Birbirimize kız verip kız alalım.
34:10 Bizimle birlikte yaşayın. Ülke önünüzde, nereye isterseniz yerleşin, ticaret yapın, mülk edinin.››
34:11 Şekem de Dinanın babasıyla kardeşlerine, ‹‹Bana bu iyiliği yapın, ne isterseniz veririm›› dedi,
34:12 ‹‹Ne kadar başlık ve armağan isterseniz isteyin, dilediğiniz her şeyi vereceğim. Yeter ki, kızı bana eş olarak verin.››
34:13 Kızkardeşleri Dinanın ırzına geçildiği için, Yakupun oğulları Şekemle babası Hamora aldatıcı bir yanıt verdiler.
34:14 ‹‹Olmaz, kızkardeşimizi sünnetsiz bir adama veremeyiz›› dediler, ‹‹Bizim için utanç olur.
34:15 Ancak şu koşulla kabul ederiz: Bütün erkekleriniz bizim gibi sünnet olursa,
34:16 birbirimize kız verip kız alabiliriz. Sizinle birlikte yaşar, bir halk oluruz.
34:17 Eğer kabul etmez, sünnet olmazsanız, kızımızı alır gideriz.››
34:18 Bu öneri Hamorla oğlu Şekeme iyi göründü.
34:19 Ailesinde en saygın kişi olan genç Şekem öneriyi yerine getirmekte gecikmedi. Çünkü Yakupun kızına aşıktı.
34:20 Hamorla oğlu Şekem durumu kent halkına bildirmek için kentin kapısına gittiler.
34:21 ‹‹Bu adamlar bize dostluk gösteriyor›› dediler, ‹‹Ülkemizde yaşasınlar, ticaret yapsınlar. Topraklarımız geniş, onlara da yeter, bize de. Birbirimize kız verip kız alabiliriz.
34:22 Yalnız, şu koşulla bizimle birleşmeyi, birlikte yaşamayı kabul ediyorlar: Bizim erkeklerin de kendileri gibi sünnet olmasını istiyorlar.
34:23 Böylece bütün sürüleri, malları, öbür hayvanları da bizim olur, değil mi? Gelin onlarla anlaşalım, bizimle birlikte yaşasınlar.››
34:24 Kent kapısından geçen herkes Hamorla oğlu Şekemin söylediklerini kabul etti ve kentteki bütün erkekler sünnet oldu.
34:25 Üçüncü gün erkekler daha sünnetin acısını çekerken, Yakupun oğullarından ikisi -Dinanın kardeşleri Şimonla Levi- kılıçlarını kuşanıp kuşku uyandırmadan kente girip bütün erkekleri kılıçtan geçirdiler.
34:26 Hamorla oğlu Şekemi de öldürdüler. Dinayı Şekemin evinden alıp gittiler.
34:27 Sonra Yakupun bütün oğulları cesetleri soyup kenti yağmaladılar. Çünkü kızkardeşlerini kirletmişlerdi.
34:28 Kentteki ve kırdaki davarları, sığırları, eşekleri ele geçirdiler.
34:29 Bütün mallarını, çocuklarını, kadınlarını aldılar, evlerindeki her şeyi yağmaladılar.
34:30 Yakup, Şimonla Leviye, ‹‹Bu ülkede yaşayan Kenanlılarla Perizlileri bana düşman ettiniz, başımı belaya soktunuz›› dedi, ‹‹Sayıca azız. Eğer birleşir, bana saldırırlarsa, ailemle birlikte yok olurum.››
34:31 Şimon'la Levi, ‹‹Kızkardeşimize bir fahişe gibi mi davranmalıydı?›› diye karşılık verdiler.
35:1 Tanrı Yakupa, ‹‹Git, Beytele yerleş›› dedi, ‹‹Ağabeyin Esavdan kaçarken sana görünen Tanrıya orada bir sunak yap.››
35:2 Yakup ailesine ve yanındakilere, ‹‹Yabancı ilahlarınızı atın›› dedi, ‹‹Kendinizi arındırıp giysilerinizi değiştirin.
35:3 Beytele gidelim. Sıkıntı çektiğim günlerde yakarışımı duyan, gittiğim her yerde benimle birlikte olan Tanrıya orada bir sunak yapacağım.››
35:4 Böylece herkes yabancı ilahlarını, kulaklarındaki küpeleri Yakupa verdi. Yakup bunları Şekem yakınlarında bir yabanıl fıstık ağacının altına gömdü.
35:5 Sonra göçtüler. Çevre kentlerde yaşayan halk peşlerine düşmedi, çünkü hepsini Tanrı korkusu sarmıştı.
35:6 Yakup adamlarıyla birlikte Kenan ülkesindeki Luz -Beytel- Kentine geldi.
35:7 Bir sunak yaparak oraya El-Beytel adını verdi. Çünkü ağabeyinden kaçarken Tanrı orada kendisine görünmüştü.
35:8 Rebekanın dadısı Debora ölünce Beytelin güneyindeki meşe ağacının altına gömüldü. Bu yüzden ağaca Allon-Bakut adı verildi.
35:9 Yakup Paddan-Aramdan dönünce, Tanrı ona yine görünerek onu kutsadı.
35:10 ‹‹Sana Yakup diyorlar, ama bundan böyle adın Yakup değil, İsrail olacak›› diyerek onun adını İsrailfş koydu.
35:11 ‹‹Ben Her Şeye Gücü Yeten Tanrıyım›› dedi, ‹‹Verimli ol, çoğal. Senden bir ulus ve uluslar topluluğu doğacak. Kralların atası olacaksın.
35:12 İbrahime, İshaka verdiğim toprakları sana verecek, senden sonra da soyuna bağışlayacağım.››
35:13 Sonra Tanrı Yakuptan ayrılarak onunla konuştuğu yerden yukarı çekildi.
35:14 Yakup Tanrının kendisiyle konuştuğu yere taş bir anıt dikti. Üzerine dökmelik sunu ve zeytinyağı döktü.
35:15 Oraya, Tanrının kendisiyle konuştuğu yere Beytel adını verdi.
35:16 Sonra Beytelden göçtüler. Efrata varmadan Rahel doğum yaptı. Doğum yaparken çok sancı çekti.
35:17 O sancı çekerken, ebesi, ‹‹Korkma!›› dedi, ‹‹Bir oğlun daha oluyor.››
35:18 Ama Rahel ölmek üzereydi. Can verirken oğlunun adını Ben-Oni koydu. Babası ise çocuğa Benyaminfü adını verdi. anlamına gelir.
35:19 Rahel öldü ve Efrat -Beytlehem- yolunda gömüldü.
35:20 Yakup Rahelin mezarına bir taş dikti. Bu mezar taşı bugüne kadar kaldı.
35:21 İsrail yine göçtü ve Eder Kulesinin ötesinde konakladı.
35:22 İsrail o bölgede yaşarken Ruben babasının cariyesi Bilhayla yattı. İsrail bunu duyunca çok kızdı. ‹‹Bunu duydu››.
35:23 Yakupun on iki oğlu vardı. Leanın oğulları: Ruben -Yakupun ilk oğlu- Şimon, Levi, Yahuda, İssakar, Zevulun.
35:24 Rahelin oğulları: Yusuf, Benyamin.
35:25 Rahelin cariyesi Bilhanın oğulları: Dan, Naftali.
35:26 Leanın cariyesi Zilpanın oğulları: Gad, Aşer. Yakupun Paddan-Aramda doğan oğulları bunlardır.
35:27 Yakup, İshakla İbrahimin de yabancı olarak kalmış olduğu, bugün Hevron denen Kiryat-Arba yakınlarındaki Mamreye, babası İshakın yanına gitti.
35:28 İshak yüz seksen yıl yaşadı.
35:29 Kocamış, yaşama doymuş olarak son soluğunu verdi. Ölüp halkına kavuştu. Oğulları Esav'la Yakup onu gömdüler.
36:1 Esavın, yani Edomun öyküsü:
36:2 Esav şu Kenanlı kızlarla evlendi: Hititli Elonun kızı Âda; Hivli Sivonun torunu, Ânanın kızı Oholivama;
36:3 Nevayotun kızkardeşi, İsmailin kızı Basemat.
36:4 Âda Esava Elifazı, Basemat Reueli,
36:5 Oholivama Yeuş, Yalam ve Korahı doğurdu. Esavın Kenan ülkesinde doğan oğulları bunlardı.
36:6 Esav karılarını, oğullarını, kızlarını, evindeki bütün adamlarını, hayvanlarının hepsini, Kenan ülkesinde kazandığı malların tümünü alıp kardeşi Yakuptan ayrıldı, başka bir ülkeye gitti.
36:7 Birlikte yaşayamayacak kadar çok malları vardı. Yabancı olarak yaşadıkları bu topraklar davarlarına yetmiyordu.
36:8 Esav -Edom- Seir dağlık bölgesine yerleşti.
36:9 Seir dağlık bölgesine yerleşen Edomluların atası Esavın soyu:
36:10 Esavın oğullarının adları şunlardır: Esavın karılarından Âdanın oğlu Elifaz, Basematın oğlu Reuel.
36:11 Elifazın oğulları: Teman, Omar, Sefo, Gatam, Kenaz.
36:12 Timna Esavın oğlu Elifazın cariyesiydi. Elifaza Amaleki doğurdu. Bunlar Esavın karısı Âdanın torunlarıdır.
36:13 Reuelin oğulları: Nahat, Zerah, Şamma, Mizza. Bunlar Esavın karısı Basematın torunlarıdır.
36:14 Sivonun torunu ve Ânanın kızı olan Esavın karısı Oholivamanın Esava doğurduğu oğullar şunlardır: Yeuş, Yalam, Korah.
36:15 Esavoğullarının boy beyleri şunlardır: Esavın ilk oğlu Elifazın oğulları: Teman, Omar, Sefo, Kenaz,
36:16 Korah, Gatam, Amalek. Bunlar Edom ülkesinde Elifazın soyundan beylerdi ve Âdanın torunlarıydı.
36:17 Esav oğlu Reuelin oğulları şunlardır: Nahat, Zerah, Şamma, Mizza. Bunlar Edom ülkesinde Reuelin soyundan gelen beylerdi ve Esavın karısı Basematın torunlarıydı.
36:18 Esavın karısı Oholivamanın oğulları şunlardır: Yeuş, Yalam, Korah. Bunlar Ânanın kızı olan Esavın karısı Oholivamanın soyundan gelen beylerdi.
36:19 Bunların hepsi Esavın -Edomun- oğullarıdır. Yukardakiler de onların beyleridir.
36:20 Ülkede yaşayan Horlu Seirin oğulları şunlardı: Lotan, Şoval, Sivon, Âna,
36:21 Dişon, Eser, Dişan. Seirin Edomda beylik eden Horlu oğulları bunlardı.
36:22 Lotanın oğulları: Hori, Hemam. Timna Lotanın kızkardeşiydi.
36:23 Şovalın oğulları: Alvan, Manahat, Eval, Şefo, Onam.
36:24 Sivonun oğulları: Aya ve Âna. Babası Sivonun eşeklerini güderken çölde sıcak su kaynakları bulan Ânadır bu.
36:25 Ânanın çocukları şunlardı: Dişon ve Ânanın kızı Oholivama.
36:26 Dişonun oğulları şunlardı: Hemdan, Eşban, Yitran, Keran.
36:27 Eserin oğulları şunlardı: Bilhan, Zaavan, Akan.
36:28 Dişanın oğulları şunlardı: Ûs, Aran.
36:29 Horlu boy beyleri şunlardı: Lotan, Şoval, Sivon, Âna,
36:30 Dişon, Eser, Dişan. Seir ülkesindeki Horlu boy beyleri bunlardı.
36:31 İsraillileri yöneten bir kralın olmadığı dönemde, Edomu şu krallar yönetti:
36:32 Beor oğlu Bala Edom Kralı oldu. Kentinin adı Dinhavaydı.
36:33 Bala ölünce, yerine Bosralı Zerah oğlu Yovav geçti.
36:34 Yovav ölünce, Temanlılar ülkesinden Huşam kral oldu.
36:35 Huşam ölünce, Midyanı Moav kırlarında bozguna uğratan Bedat oğlu Hadat kral oldu. Kentinin adı Avitti.
36:36 Hadat ölünce, yerine Masrekalı Samla geçti.
36:37 Samla ölünce, yerine Rehovot-Hannaharlı Şaul geçti.
36:38 Şaul ölünce, yerine Akbor oğlu Baal-Hanan geçti.
36:39 Akbor oğlu Baal-Hanan ölünce, yerine Hadat geçti. Kentinin adı Pauydu. Karısı, Me-Zahav kızı Matretin kızı Mehetaveldi.
36:40 Boylarına ve bölgelerine göre Esavın soyundan gelen beylerin adları şunlardı: Timna, Alva, Yetet,
36:41 Oholivama, Ela, Pinon,
36:42 Kenaz, Teman, Mivsar,
36:43 Magdiel, İram. Sahip oldukları ülkede yaşadıkları yerlere adlarını veren Edom beyleri bunlardı. Edomlular'ın atası Esav'dı.
37:1 Yakup babasının yabancı olarak kalmış olduğu Kenan ülkesinde yaşadı.
37:2 Yakup soyunun öyküsü: Yusuf on yedi yaşında bir gençti. Babasının karıları Bilha ve Zilpadan olan üvey kardeşleriyle birlikte sürü güdüyordu. Kardeşlerinin yaptığı kötülükleri babasına ulaştırırdı.
37:3 İsrail Yusufu öbür oğullarının hepsinden çok severdi. Çünkü Yusuf onun yaşlılığında doğmuştu. Yusufa uzun, renkli bir giysi yaptırmıştı.
37:4 Yusufun kardeşleri babalarının onu kendilerinden çok sevdiğini görünce, ondan nefret ettiler. Yusufa tatlı söz söylemez oldular.
37:5 Yusuf bir düş gördü. Bunu kardeşlerine anlatınca, ondan daha çok nefret ettiler.
37:6 Yusuf, ‹‹Lütfen gördüğüm düşü dinleyin!›› dedi,
37:7 ‹‹Tarlada demet bağlıyorduk. Ansızın benim demetim kalkıp dikildi. Sizinkilerse, çevresine toplanıp önünde eğildiler.››
37:8 Kardeşleri, ‹‹Başımıza kral mı olacaksın? Bizi sen mi yöneteceksin?›› dediler. Düşlerinden, söylediklerinden ötürü ondan büsbütün nefret ettiler.
37:9 Yusuf bir düş daha görüp kardeşlerine anlattı. ‹‹Dinleyin, bir düş daha gördüm›› dedi, ‹‹Güneş, ay ve on bir yıldız önümde eğildiler.››
37:10 Yusuf babasıyla kardeşlerine bu düşü anlatınca, babası onu azarladı: ‹‹Ne biçim düş bu?›› dedi, ‹‹Ben, annen, kardeşlerin gelip önünde yere mi eğileceğiz yani?››
37:11 Kardeşleri Yusufu kıskanıyordu, ama bu olay babasının aklına takıldı.
37:12 Bir gün Yusufun kardeşleri babalarının sürüsünü gütmek için Şekeme gittiler.
37:13 İsrail Yusufa, ‹‹Kardeşlerin Şekemde sürü güdüyorlar›› dedi, ‹‹Gel seni de onların yanına göndereyim.›› Yusuf, ‹‹Hazırım›› diye yanıtladı.
37:14 Babası, ‹‹Git kardeşlerine ve sürüye bak›› dedi, ‹‹Her şey yolunda mı, değil mi, bana haber getir.›› Böylece onu Hevron Vadisinden gönderdi. Yusuf Şekeme vardı.
37:15 Kırda dolaşırken bir adam onu görüp, ‹‹Ne arıyorsun?›› diye sordu.
37:16 Yusuf, ‹‹Kardeşlerimi arıyorum›› diye yanıtladı, ‹‹Buralarda sürü güdüyorlar. Nerede olduklarını biliyor musun?››
37:17 Adam, ‹‹Buradan ayrıldılar›› dedi, ‹‹ ‹Dotana gidelim› dediklerini duydum.›› Böylece Yusuf kardeşlerinin peşinden gitti ve Dotanda onları buldu.
37:18 Kardeşleri onu uzaktan gördüler. Yusuf yanlarına varmadan, onu öldürmek için düzen kurdular.
37:19 Birbirlerine, ‹‹İşte düş hastası geliyor›› dediler,
37:20 ‹‹Hadi onu öldürüp kuyulardan birine atalım. Yabanıl bir hayvan yedi deriz. Bakalım o zaman düşleri ne olacak!››
37:21 Ruben bunu duyunca Yusufu kurtarmaya çalıştı: ‹‹Canına kıymayın›› dedi,
37:22 ‹‹Kan dökmeyin. Onu şu ıssız yerdeki kuyuya atın, ama kendisine dokunmayın.›› Amacı Yusufu kurtarıp babasına geri götürmekti.
37:23 Yusuf yanlarına varınca, kardeşleri sırtındaki renkli uzun giysiyi çekip çıkardılar
37:24 ve onu susuz, boş bir kuyuya attılar.
37:25 Yemek yemek için oturduklarında, Gilat yönünden bir İsmaili kervanının geldiğini gördüler. Develeri kitre, pelesenk, laden yüklüydü. Mısıra gidiyorlardı.
37:26 Yahuda, kardeşlerine, ‹‹Kardeşimizi öldürür, suçumuzu gizlersek ne kazanırız?›› dedi,
37:27 ‹‹Gelin onu İsmaililere satalım. Böylece canına dokunmamış oluruz. Çünkü o kardeşimizdir, aynı kanı taşıyoruz.›› Kardeşleri kabul etti.
37:28 Midyanlı tüccarlar oradan geçerken, kardeşleri Yusufu kuyudan çekip çıkardılar, yirmi gümüşe İsmaililere sattılar. İsmaililer Yusufu Mısıra götürdüler.
37:29 Kuyuya geri dönen Ruben Yusufu orada göremeyince üzüntüden giysilerini yırttı.
37:30 Kardeşlerinin yanına gidip, ‹‹Çocuk orada yok›› dedi, ‹‹Ne yapacağım şimdi ben?››
37:31 Bunun üzerine bir teke keserek Yusufun renkli uzun giysisini kanına buladılar.
37:32 Giysiyi babalarına götürerek, ‹‹Bunu bulduk›› dediler, ‹‹Bak, bakalım, oğlunun mu, değil mi?››
37:33 Yakup giysiyi tanıdı, ‹‹Evet, bu oğlumun giysisi›› dedi, ‹‹Onu yabanıl bir hayvan yemiş olmalı. Yusufu parçalamış olsa gerek.››
37:34 Yakup üzüntüden giysilerini yırttı, beline çul sardı, oğlu için uzun süre yas tuttu.
37:35 Bütün oğulları, kızları onu avutmaya çalıştılarsa da o avunmak istemedi. ‹‹Oğlumun yanına, ölüler diyarına yas tutarak gideceğim›› diyerek oğlu için ağlamaya devam etti.
37:36 Bu arada Midyanlılar da Yusuf'u Mısır'da firavunun bir görevlisine, muhafız birliği komutanı Potifar'a sattılar.
38:1 O sıralarda Yahuda kardeşlerinden ayrılarak Adullamlı Hira adında bir adamın yanına gitti.
38:2 Orada Kenanlı bir kızla karşılaştı. Kızın babasının adı Şuaydı. Yahuda kızla evlendi.
38:3 Kadın hamile kaldı ve bir erkek çocuk doğurdu. Yahuda ona Er adını verdi.
38:4 Kadın yine hamile kaldı, bir erkek çocuk daha doğurdu, adını Onan koydu.
38:5 Yine bir erkek çocuk doğurdu, adını Şela koydu. Şela doğduğu zaman Yahuda Kezivdeydi.
38:6 Yahuda ilk oğlu Er için bir kadın aldı. Kadının adı Tamardı.
38:7 Yahudanın ilk oğlu Er, RABbin gözünde kötüydü. Bu yüzden RAB onu öldürdü.
38:8 Yahuda Onana, ‹‹Kardeşinin karısıyla evlen›› dedi, ‹‹Kayınbiraderlik görevini yap. Kardeşinin soyunu sürdür.››
38:9 Ama Onan doğacak çocukların kendisine ait olmayacağını biliyordu. Bu yüzden ne zaman kardeşinin karısıyla yatsa, kardeşine soy yetiştirmemek için menisini yere boşaltıyordu.
38:10 Bu yaptığı RABbin gözünde kötüydü. Bu yüzden RAB onu da öldürdü.
38:11 Bunun üzerine Yahuda, gelini Tamara, ‹‹Babanın evine dön›› dedi, ‹‹Oğlum Şela büyüyünceye kadar orada dul olarak yaşa.›› Yahuda, ‹‹Şela da kardeşleri gibi ölebilir›› diye düşünüyordu. Böylece Tamar babasının evine döndü.
38:12 Uzun süre sonra Şuanın kızı olan Yahudanın karısı öldü. Yahuda yası bittikten sonra arkadaşı Adullamlı Hirayla birlikte Timnaya, sürüsünü kırkanların yanına gitti.
38:13 Tamara, ‹‹Kayınbaban sürüsünü kırkmak için Timnaya gidiyor›› diye haber verdiler.
38:14 Tamar üzerindeki dul giysilerini çıkardı. Peçesini örttü, sarınıp Timna yolu üzerindeki Enayim Kapısında oturdu. Çünkü Şela büyüdüğü halde onunla evlenmesine izin verilmediğini görmüştü.
38:15 Yahuda onu görünce fahişe sandı. Çünkü yüzü örtülüydü.
38:16 Yolun kenarına, ona doğru seğirterek, kendi gelini olduğunu bilmeden, ‹‹Hadi gel, seninle yatmak istiyorum›› dedi. Tamar, ‹‹Seninle yatarsam, bana ne vereceksin?›› diye sordu.
38:17 Yahuda, ‹‹Sürümden sana bir oğlak göndereyim›› dedi. Tamar, ‹‹Oğlağı gönderinceye kadar rehin olarak bana bir şey verebilir misin?›› dedi.
38:18 Yahuda, ‹‹Ne vereyim?›› diye sordu. Tamar, ‹‹Mührünü, kaytanını ve elindeki değneği›› diye yanıtladı. Yahuda bunları verip onunla yattı. Tamar hamile kaldı.
38:19 Gidip peçesini çıkardı, yine dul giysilerini giydi.
38:20 Bu arada Yahuda rehin bıraktığı eşyaları geri almak için Adullamlı arkadaşıyla kadına bir oğlak gönderdi. Ne var ki arkadaşı kadını bulamadı.
38:21 O çevrede yaşayanlara, ‹‹Enayimde, yol kenarında bir fahişe vardı, nerede o?›› diye sordu. ‹‹Burada öyle bir kadın yok›› diye karşılık verdiler.
38:22 Bunun üzerine Yahudanın yanına dönerek, ‹‹Kadını bulamadım›› dedi, ‹‹O çevrede yaşayanlar da ‹Burada fahişe yok› dediler.››
38:23 Yahuda, ‹‹Varsın eşyalar onun olsun›› dedi, ‹‹Kimseyi kendimize güldürmeyelim. Ben oğlağı gönderdim, ama sen kadını bulamadın.››
38:24 Yaklaşık üç ay sonra Yahudaya, ‹‹Gelinin Tamar zina etmiş, şu anda hamile›› diye haber verdiler. Yahuda, ‹‹Onu dışarıya çıkarıp yakın›› dedi.
38:25 Tamar dışarı çıkarılınca, kayınbabasına, ‹‹Ben bu eşyaların sahibinden hamile kaldım›› diye haber gönderdi, ‹‹Lütfen şunlara bak. Bu mühür, kaytan, değnek kime ait?››
38:26 Yahuda eşyaları tanıdı. ‹‹O benden daha doğru bir kişi›› dedi, ‹‹Çünkü onu oğlum Şelaya almadım.›› Bir daha onunla yatmadı.
38:27 Doğum vakti gelince Tamarın rahminde ikiz olduğu anlaşıldı.
38:28 Doğum yaparken ikizlerden biri elini dışarı çıkardı. Ebe çocuğun elini yakalayıp bileğine kırmızı bir iplik bağladı, ‹‹Bu önce doğdu›› dedi.
38:29 Ne var ki, çocuk elini içeri çekti, o sırada da kardeşi doğdu. Ebe, ‹‹Kendine böyle mi gedik açtın?›› dedi. Bu yüzden çocuğa Peres adı kondu.
38:30 Sonra bileğine kırmızı iplik bağlı kardeşi doğdu. Ona da Zerah adı verildi.
39:1 İsmaililer Yusufu Mısıra götürmüştü. Firavunun görevlisi, muhafız birliği komutanı Mısırlı Potifar onu İsmaililerden satın almıştı.
39:2 RAB Yusufla birlikteydi ve onu başarılı kılıyordu. Yusuf Mısırlı efendisinin evinde kalıyordu.
39:3 Efendisi RABbin Yusufla birlikte olduğunu, yaptığı her işte onu başarılı kıldığını gördü.
39:4 Yusuftan hoşnut kalarak onu özel hizmetine aldı. Evinin ve sahip olduğu her şeyin sorumluluğunu ona verdi.
39:5 Yusufu evinin ve sahip olduğu her şeyin sorumlusu atadığı andan itibaren RAB Yusuf sayesinde Potifarın evini kutsadı. Evini, tarlasını, kendisine ait her şeyi bereketli kıldı.
39:6 Potifar sahip olduğu her şeyin sorumluluğunu Yusufa verdi; yediği yemek dışında hiçbir şeyle ilgilenmedi. Yusuf güzel yapılı, yakışıklıydı.
39:7 Bir süre sonra efendisinin karısı ona göz koyarak, ‹‹Benimle yat›› dedi.
39:8 Ama Yusuf reddetti. ‹‹Ben burada olduğum için efendim evdeki hiçbir şeyle ilgilenme gereğini duymuyor›› dedi, ‹‹Sahip olduğu her şeyin yönetimini bana verdi.
39:9 Bu evde ben de onun kadar yetkiliyim. Senin dışında hiçbir şeyi benden esirgemedi. Sen onun karısısın. Nasıl böyle bir kötülük yapar, Tanrıya karşı günah işlerim?››
39:10 Potifarın karısı her gün kendisiyle yatması ya da birlikte olması için direttiyse de, Yusuf onun isteğini kabul etmedi.
39:11 Bir gün Yusuf olağan işlerini yapmak üzere eve gitti. İçerde ev halkından hiç kimse yoktu.
39:12 Potifarın karısı Yusufun giysisini tutarak, ‹‹Benimle yat›› dedi. Ama Yusuf giysisini onun elinde bırakıp evden dışarı kaçtı.
39:13 Kadın Yusufun giysisini bırakıp kaçtığını görünce,
39:14 uşaklarını çağırdı. ‹‹Bakın şuna!›› dedi, ‹‹Kocamın getirdiği bu İbrani bizi rezil etti. Yanıma geldi, benimle yatmak istedi. Ben de bağırdım.
39:15 Bağırdığımı duyunca giysisini yanımda bırakıp dışarı kaçtı.››
39:16 Efendisi eve gelinceye kadar Yusufun giysisini yanında alıkoydu.
39:17 Ona da aynı şeyleri anlattı: ‹‹Buraya getirdiğin İbrani köle yanıma gelip beni aşağılamak istedi.
39:18 Ama ben bağırınca giysisini yanımda bırakıp kaçtı.››
39:19 Karısının, ‹‹Kölen bana böyle yaptı›› diyerek anlattıklarını duyunca, Yusufun efendisinin öfkesi tepesine çıktı.
39:20 Yusufu yakalayıp zindana, kralın tutsaklarının bağlı olduğu yere attı. Ama Yusuf zindandayken
39:21 RAB onunla birlikteydi. Ona iyilik etti. Zindancıbaşı Yusuftan hoşnut kaldı.
39:22 Bütün tutsakların yönetimini ona verdi. Zindanda olup biten her şeyden Yusuf sorumluydu.
39:23 Zindancıbaşı Yusuf'un sorumlu olduğu işlerle hiç ilgilenmezdi. Çünkü RAB Yusuf'la birlikteydi ve yaptığı her işte onu başarılı kılıyordu.
40:1 Bir süre sonra Mısır Kralının sakisiyle fırıncısı efendilerini gücendirdiler.
40:2 Firavun bu iki görevlisine, baş sakiyle fırıncıbaşına öfkelendi.
40:3 Onları muhafız birliği komutanının evinde, Yusufun tutsak olduğu zindanda göz altına aldı.
40:4 Muhafız birliği komutanı Yusufu onların hizmetine atadı. Bir süre zindanda kaldılar.
40:5 Firavunun sakisiyle fırıncısı tutsak oldukları zindanda aynı gece birer düş gördüler. Düşleri farklı anlamlar taşıyordu.
40:6 Sabah Yusuf yanlarına gittiğinde, onları tedirgin gördü.
40:7 Efendisinin evinde, kendisiyle birlikte zindanda kalan firavunun görevlilerine, ‹‹Niçin suratınız asık bugün?›› diye sordu.
40:8 ‹‹Düş gördük ama yorumlayacak kimse yok›› dediler. Yusuf, ‹‹Yorum Tanrıya özgü değil mi?›› dedi, ‹‹Lütfen düşünüzü bana anlatın.››
40:9 Baş saki düşünü Yusufa anlattı: ‹‹Düşümde önümde bir asma gördüm.
40:10 Üç çubuğu vardı. Tomurcuklar açar açmaz çiçeklendi, salkım salkım üzüm verdi.
40:11 Firavunun kâsesi elimdeydi. Üzümleri alıp firavunun kâsesine sıktım. Sonra kâseyi ona verdim.››
40:12 Yusuf, ‹‹Bu şu anlama gelir›› dedi, ‹‹Üç çubuk üç gün demektir.
40:13 Üç gün içinde firavun seni zindandan çıkaracak, yine eski görevine döneceksin. Geçmişte olduğu gibi yine ona sakilik yapacaksın.
40:14 Ama her şey yolunda giderse, lütfen beni anımsa. Bir iyilik yap, firavuna benden söz et. Çıkar beni bu zindandan.
40:15 Çünkü ben İbrani ülkesinden zorla kaçırıldım. Burada da zindana atılacak bir şey yapmadım.››
40:16 Fırıncıbaşı bu iyi yorumu duyunca, Yusufa, ‹‹Ben de bir düş gördüm›› dedi, ‹‹Başımın üstünde üç sepet beyaz ekmek vardı.
40:17 En üstteki sepette firavun için pişirilmiş çeşitli pastalar vardı. Kuşlar başımın üstündeki sepetten pastaları yiyorlardı.››
40:18 Yusuf, ‹‹Bu şu anlama gelir›› dedi, ‹‹Üç sepet üç gün demektir.
40:19 Üç gün içinde firavun seni zindandan çıkarıp ağaca asacak. Kuşlar etini yiyecekler.››
40:20 Üç gün sonra, firavun doğum gününde bütün görevlilerine bir şölen verdi. Görevlilerinin önünde baş sakisiyle fırıncıbaşını zindandan çıkardı.
40:21 Yusufun yaptığı yoruma uygun olarak baş sakisini eski görevine atadı. Baş saki firavuna şarap sunmaya başladı. Ama firavun fırıncıbaşını astırdı.
40:23 Gelgelelim, baş saki Yusuf'u anımsamadı, unuttu gitti.
41:1 Tam iki yıl sonra firavun bir düş gördü: Nil Irmağının kıyısında duruyordu.
41:2 Irmaktan güzel ve semiz yedi inek çıktı. Sazlar arasında otlamaya başladılar.
41:3 Sonra yedi çirkin ve cılız inek çıktı. Irmağın kıyısında öbür ineklerin yanında durdular.
41:4 Çirkin ve cılız inekler güzel ve semiz yedi ineği yiyince, firavun uyandı.
41:5 Yine uykuya daldı, bu kez başka bir düş gördü: Bir sapta yedi güzel ve dolgun başak bitti.
41:6 Sonra, cılız ve doğu rüzgarıyla kavrulmuş yedi başak daha bitti.
41:7 Cılız başaklar, yedi güzel ve dolgun başağı yuttular. Firavun uyandı, düş gördüğünü anladı.
41:8 Sabah uyandığında kaygılıydı. Bütün Mısırlı büyücüleri, bilgeleri çağırttı. Onlara gördüğü düşleri anlattı. Ama hiçbiri firavunun düşlerini yorumlayamadı.
41:9 Bu arada baş saki firavuna, ‹‹Bugün suçumu itiraf etmeliyim›› dedi,
41:10 ‹‹Kullarına -bana ve fırıncıbaşına- öfkelenince bizi zindana, muhafız birliği komutanının evine kapattın.
41:11 Bir gece ikimiz de düş gördük. Düşlerimiz farklı anlamlar taşıyordu.
41:12 Orada bizimle birlikte muhafız birliği komutanının kölesi İbrani bir genç vardı. Gördüğümüz düşleri ona anlattık. Bize bir bir yorumladı.
41:13 Her şey onun yorumladığı gibi çıktı: Ben görevime döndüm, fırıncıbaşıysa asıldı.››
41:14 Firavun Yusufu çağırttı. Hemen onu zindandan çıkardılar. Yusuf tıraş olup giysilerini değiştirdikten sonra firavunun huzuruna çıktı.
41:15 Firavun Yusufa, ‹‹Bir düş gördüm›› dedi, ‹‹Ama kimse yorumlayamadı. Duyduğun her düşü yorumlayabildiğini işittim.››
41:16 Yusuf, ‹‹Ben yorumlayamam›› dedi, ‹‹Firavuna en uygun yorumu Tanrı yapacaktır.››
41:17 Firavun Yusufa anlatmaya başladı: ‹‹Düşümde bir ırmak kıyısında duruyordum.
41:18 Irmaktan semiz ve güzel yedi inek çıktı. Sazlar arasında otlamaya başladılar.
41:19 Sonra arık, çirkin, cılız yedi inek daha çıktı. Mısırda onlar kadar çirkin inek görmedim.
41:20 Cılız ve çirkin inekler ilk çıkan yedi semiz ineği yedi.
41:21 Ancak kötü görünüşleri değişmedi. Sanki bir şey yememiş gibi görünüyorlardı. Sonra uyandım.
41:22 ‹‹Bir de düşümde bir sapta dolgun ve güzel yedi başak bittiğini gördüm.
41:23 Sonra solgun, cılız, doğu rüzgarının kavurduğu yedi başak daha bitti.
41:24 Cılız başaklar yedi güzel başağı yuttular. Büyücülere bunu anlattım. Ama hiçbiri yorumlayamadı.››
41:25 Yusuf, ‹‹Efendim, iki düş de aynı anlamı taşıyor›› dedi, ‹‹Tanrı ne yapacağını sana bildirmiş.
41:26 Yedi güzel inek yedi yıl demektir. Yedi güzel başak da yedi yıldır. Aynı anlama geliyor.
41:27 Daha sonra çıkan yedi cılız, çirkin inek ve doğu rüzgarının kavurduğu yedi solgun başaksa yedi yıl kıtlık olacağı anlamına gelir.
41:28 ‹‹Söylediğim gibi, Tanrı ne yapacağını sana göstermiş.
41:29 Mısırda yedi yıl bolluk olacak.
41:30 Sonra yedi yıl öyle bir kıtlık olacak ki, bolluk yılları hiç anımsanmayacak. Çünkü kıtlık ülkeyi kasıp kavuracak.
41:31 Ardından gelen kıtlık bolluğu unutturacak, çünkü çok şiddetli olacak.
41:32 Bu konuda iki kez düş görmenin anlamı, Tanrının kesin kararını verdiğini ve en kısa zamanda uygulayacağını gösteriyor.
41:33 ‹‹Şimdi firavunun akıllı, bilgili bir adam bulup onu Mısırın başına getirmesi gerekir.
41:34 Ülke çapında adamlar görevlendirmeli, bunlar yedi bolluk yılı boyunca ürünlerin beşte birini toplamalı.
41:35 Gelecek verimli yılların bütün yiyeceğini toplasınlar, firavunun yönetimi altında kentlerde depolayıp korusunlar.
41:36 Bu yiyecek, gelecek yedi kıtlık yılı boyunca Mısırda ihtiyat olarak kullanılacak, ülke kıtlıktan kırılmayacak.››
41:37 Bu öneri firavunla görevlilerine iyi göründü.
41:38 Firavun görevlilerine, ‹‹Bu adam gibi Tanrı Ruhuna sahip birini bulabilir miyiz?›› diye sordu.
41:39 Sonra Yusufa, ‹‹Madem Tanrı bütün bunları sana açıkladı, senden daha akıllısı, bilgilisi yoktur›› dedi,
41:40 ‹‹Sarayımın yönetimini sana vereceğim. Bütün halkım buyruklarına uyacak. Tahttan başka senden üstünlüğüm olmayacak.
41:41 Seni bütün Mısıra yönetici atıyorum.››
41:42 Sonra mührünü parmağından çıkarıp Yusufun parmağına taktı. Ona ince ketenden giysi giydirdi. Boynuna altın zincir taktı.
41:43 Onu kendi yardımcısının arabasına bindirdi. Yusufun önünde, ‹‹Yol açın!›› diye bağırdılar. Böylece firavun ona bütün Mısırın yönetimini verdi.
41:44 Firavun Yusufa, ‹‹Firavun benim›› dedi, ‹‹Ama Mısırda senden izinsiz kimse elini ayağını oynatmayacak.››
41:45 Yusufun adını Safenat-Paneah koydu. On Kentinin kâhini Potiferanın kızı Asenatı da ona karı olarak verdi. Yusuf ülkeyi boydan boya dolaştı.
41:46 Yusuf firavunun hizmetine girdiğinde otuz yaşındaydı. Firavunun huzurundan ayrıldıktan sonra bütün Mısırı dolaştı.
41:47 Yedi bolluk yılı boyunca toprak çok ürün verdi.
41:48 Yusuf Mısırda yedi yıl içinde yetişen bütün ürünleri toplayıp kentlerde depoladı. Her kente o kentin çevresindeki tarlalarda yetişen ürünleri koydu.
41:49 Denizin kumu kadar çok buğday depoladı; öyle ki, ölçmekten vazgeçti. Çünkü buğday ölçülemeyecek kadar çoktu.
41:50 Kıtlık yılları başlamadan, On Kentinin kâhini Potiferanın kızı Asenat Yusufa iki erkek çocuk doğurdu.
41:51 Yusuf ilk oğlunun adını Manaşşe koydu. ‹‹Tanrı bana bütün acılarımı ve babamın ailesini unutturdu›› dedi.
41:52 ‹‹Tanrı sıkıntı çektiğim ülkede beni verimli kıldı›› diyerek ikinci oğlunun adını Efrayim koydu.
41:53 Mısırda yedi bolluk yılı sona erdi.
41:54 Yusufun söylemiş olduğu gibi yedi kıtlık yılı başgösterdi. Bütün ülkelerde kıtlık vardı, ama Mısırın her yanında yiyecek bulunuyordu.
41:55 Mısırlılar aç kalınca, yiyecek için firavuna yakardılar. Firavun, ‹‹Yusufa gidin›› dedi, ‹‹O size ne derse öyle yapın.››
41:56 Kıtlık bütün ülkeyi sarınca, Yusuf depoları açıp Mısırlılara buğday satmaya başladı. Çünkü kıtlık Mısırı boydan boya kavuruyordu.
41:57 Bütün ülkelerden insanlar da buğday satın almak için Mısır'a, Yusuf'a geliyordu. Çünkü kıtlık bütün dünyayı sarmıştı ve şiddetliydi.
42:1 Yakup Mısırda buğday olduğunu öğrenince, oğullarına, ‹‹Neden birbirinize bakıp duruyorsunuz?›› dedi,
42:2 ‹‹Mısırda buğday olduğunu duydum. Gidin, satın alın ki, yaşayalım, yoksa öleceğiz.››
42:3 Böylece Yusufun on kardeşi buğday almak için Mısıra gittiler.
42:4 Ancak Yakup Yusufun kardeşi Benyamini onlarla birlikte göndermedi, çünkü oğlunun başına bir şey gelmesinden korkuyordu.
42:5 Buğday satın almaya gelenler arasında İsrailin oğulları da vardı. Çünkü Kenan ülkesinde de kıtlık hüküm sürüyordu.
42:6 Yusuf ülkenin yöneticisiydi, herkese o buğday satıyordu. Kardeşleri gelip onun önünde yere kapandılar.
42:7 Yusuf kardeşlerini görünce tanıdı. Ama onlara yabancı gibi davranarak sert konuştu: ‹‹Nereden geliyorsunuz?›› ‹‹Kenan ülkesinden›› diye yanıtladılar, ‹‹Yiyecek satın almaya geldik.››
42:8 Yusuf kardeşlerini tanıdıysa da kardeşleri onu tanımadılar.
42:9 Yusuf onlarla ilgili düşlerini anımsayarak, ‹‹Siz casussunuz›› dedi, ‹‹Ülkenin zayıf noktalarını öğrenmeye geldiniz.››
42:10 ‹‹Aman, efendim›› diye karşılık verdiler, ‹‹Biz kulların yalnızca yiyecek satın almaya geldik.
42:11 Hepimiz aynı babanın çocuklarıyız. Biz kulların dürüst insanlarız, casus değiliz.››
42:12 Yusuf, ‹‹Hayır!›› dedi, ‹‹Siz ülkenin zayıf noktalarını öğrenmeye geldiniz.››
42:13 Kardeşleri, ‹‹Biz kulların on iki kardeşiz›› dediler, ‹‹Hepimiz Kenan ülkesinde yaşayan aynı babanın çocuklarıyız. En küçüğümüz babamızın yanında kaldı, biri de kayboldu.››
42:14 Yusuf, ‹‹Söylediğim gibi›› dedi, ‹‹Casussunuz siz.
42:15 Sizi sınayacağım. Firavunun başına ant içerim. Küçük kardeşiniz de gelmedikçe, buradan ayrılamazsınız.
42:16 Aranızdan birini gönderin, kardeşinizi getirsin. Geri kalanlarınız göz altına alınacak. Anlattıklarınız doğru mu, değil mi, sizi sınayacağız. Değilse, firavunun başına ant içerim ki casussunuz.››
42:17 Üç gün onları göz altında tuttu.
42:18 Üçüncü gün, ‹‹Bir koşulla canınızı bağışlarım›› dedi, ‹‹Ben Tanrıdan korkarım.
42:19 Dürüst olduğunuzu kanıtlamak için, içinizden biri göz altında tutulduğunuz evde kalsın, ötekiler gidip aç kalan ailenize buğday götürsün.
42:20 Sonra küçük kardeşinizi bana getirin. Böylece anlattıklarınızın doğru olup olmadığı ortaya çıkar, ölümden kurtulursunuz.›› Kabul ettiler.
42:21 Birbirlerine, ‹‹Besbelli kardeşimize yaptığımızın cezasını çekiyoruz›› dediler, ‹‹Bize yalvardığında nasıl sıkıntı çektiğini gördük, ama dinlemedik. Bu sıkıntı onun için başımıza geldi.››
42:22 Ruben, ‹‹Çocuğa zarar vermeyin diye sizi uyarmadım mı?›› dedi, ‹‹Ama dinlemediniz. İşte şimdi kanının hesabı soruluyor.››
42:23 Yusufun konuştuklarını anladığını farketmediler, çünkü onunla çevirmen aracılığıyla konuşuyorlardı.
42:24 Yusuf kardeşlerinden ayrılıp ağlamaya başladı. Sonra dönüp onlarla konuştu. Aralarından Şimonu alarak ötekilerin gözleri önünde bağladı.
42:25 Sonra torbalarına buğday doldurulmasını, paralarının torbalarına geri konulmasını, yol için kendilerine azık verilmesini buyurdu. Bunlar yapıldıktan sonra
42:26 buğdayları eşeklerine yükleyip oradan ayrıldılar.
42:27 Konakladıkları yerde içlerinden biri eşeğine yem vermek için torbasını açınca parasını gördü. Para torbanın ağzına konmuştu.
42:28 Kardeşlerine, ‹‹Paramı geri vermişler›› diye seslendi, ‹‹İşte torbamda!›› Yürekleri yerinden oynadı. Titreyerek birbirlerine, ‹‹Tanrının bize bu yaptığı nedir?›› dediler.
42:29 Kenan ülkesine, babaları Yakupun yanına varınca, başlarına gelenleri ona anlattılar:
42:30 ‹‹Mısırın yöneticisi bizimle sert konuştu. Bize casusmuşuz gibi davrandı.
42:31 Ona, ‹Biz dürüst insanlarız› dedik, ‹Casus değiliz.
42:32 Hepimiz aynı babanın çocuklarıyız. On iki kardeşiz; biri kayboldu, en küçüğü de Kenan ülkesinde, babamızın yanında.›
42:33 ‹‹Ülkenin yöneticisi, ‹Dürüst olduğunuzu şöyle anlayabilirim› dedi, ‹Kardeşlerinizden birini yanımda bırakın, buğdayı alıp aç kalan ailelerinize götürün.
42:34 Küçük kardeşinizi de bana getirin. O zaman casus olmadığınızı, dürüst insanlar olduğunuzu anlar, kardeşinizi size geri veririm. Ülkede ticaret yapabilirsiniz.› ››
42:35 Torbalarını boşaltınca, hepsi para kesesini torbasında buldu. Para keselerini görünce hem kendileri hem babaları korkuya kapıldı.
42:36 Yakup, ‹‹Beni çocuklarımdan yoksun bırakıyorsunuz›› dedi, ‹‹Yusuf yok, Şimon yok. Şimdi de Benyamini götürmek istiyorsunuz. Sıkıntıyı çeken hep benim.››
42:37 Ruben babasına, ‹‹Benyamini geri getirmezsem, iki oğlumu öldür›› dedi, ‹‹Onu bana teslim et, ben sana geri getireceğim.››
42:38 Ama Yakup, ‹‹Oğlumu sizinle göndermeyeceğim›› dedi, ‹‹Çünkü kardeşi öldü, yalnız o kaldı. Yolda ona bir zarar gelirse, bu acıyla ak saçlı başımı ölüler diyarına götürürsünüz.››
43:1 Kenan ülkesinde kıtlık şiddetlenmişti.
43:2 Mısırdan getirilen buğday tükenince Yakup, oğullarına, ‹‹Yine gidin, bize biraz yiyecek alın›› dedi.
43:3 Yahuda, ‹‹Adam bizi sıkı sıkı uyardı›› diye karşılık verdi, ‹‹ ‹Kardeşiniz sizinle birlikte gelmezse, yüzümü göremezsiniz› dedi.
43:4 Kardeşimizi bizimle gönderirsen, gider sana yiyecek alırız.
43:5 Göndermezsen gitmeyiz. Çünkü o adam, ‹Kardeşinizi birlikte getirmezseniz, yüzümü göremezsiniz› dedi.››
43:6 İsrail, ‹‹Niçin adama bir kardeşiniz daha olduğunu söyleyerek bana bu kötülüğü yaptınız?›› dedi.
43:7 Şöyle yanıtladılar: ‹‹Adam, ‹Babanız hâlâ yaşıyor mu? Başka kardeşiniz var mı?› diye sordu. Bizimle ve akrabalarımızla ilgili öyle sorular sordu ki, yanıt vermek zorunda kaldık. Kardeşinizi getirin diyeceğini nereden bilebilirdik?››
43:8 Yahuda, babası İsraile, ‹‹Çocuğu benimle gönder, gidelim›› dedi, ‹‹Sen de biz de yavrularımız da ölmez, yaşarız.
43:9 Ona ben kefil oluyorum. Beni sorumlu say. Eğer onu geri getirmez, önüne çıkarmazsam, ömrümce sana karşı suçlu sayılayım.
43:10 Çünkü gecikmeseydik, şimdiye dek iki kez gidip gelmiş olurduk.››
43:11 Bunun üzerine İsrail, ‹‹Öyleyse gidin›› dedi, ‹‹Yalnız, torbalarınıza bu ülkenin en iyi ürünlerinden biraz pelesenk, biraz bal, kitre, laden, fıstık, badem koyun, Mısırın yöneticisine armağan olarak götürün.
43:12 Yanınıza iki kat para alın. Torbalarınızın ağzına konan parayı geri götürün. Belki bir yanlışlık olmuştur.
43:13 Kardeşinizi alıp gidin, o adamın yanına dönün.
43:14 Her Şeye Gücü Yeten Tanrı, adamın yüreğine size karşı merhamet koysun da, adam öbür kardeşinizle Benyamini size geri versin. Bana gelince, çocuklarımdan yoksun kalacaksam kalayım.››
43:15 Böylece kardeşler yanlarına armağanlar, iki kat para ve Benyamini alarak hemen Mısıra gidip Yusufun huzuruna çıktılar.
43:16 Yusuf Benyamini yanlarında görünce, kâhyasına, ‹‹Bu adamları eve götür›› dedi, ‹‹Bir hayvan kesip hazırla. Çünkü öğlen benimle birlikte yemek yiyecekler.››
43:17 Kâhya Yusufun buyurduğu gibi onları Yusufun evine götürdü.
43:18 Ne var ki kardeşleri Yusufun evine götürüldükleri için korktular. ‹‹İlk gelişimizde torbalarımıza konan para yüzünden götürülüyoruz galiba!›› dediler, ‹‹Bize saldırıp egemen olmak, bizi köle edip eşeklerimizi almak istiyor.››
43:19 Yusufun kâhyasına yaklaşıp evin kapısında onunla konuştular:
43:20 ‹‹Aman, efendim!›› dediler, ‹‹Buraya ilk kez yiyecek satın almaya gelmiştik.
43:21 Konakladığımız yerde torbalarımızı açınca, bir de baktık ki, paramız eksiksiz olarak torbalarımızın ağzına konmuş. Onu size geri getirdik.
43:22 Ayrıca yeniden yiyecek almak için yanımıza başka para da aldık. Paraları torbalarımıza kimin koyduğunu bilmiyoruz.››
43:23 Kâhya, ‹‹Merak etmeyin›› dedi, ‹‹Korkmanıza gerek yok. Parayı Tanrınız, babanızın Tanrısı torbalarınıza koydurmuş. Ben paranızı aldım.›› Sonra Şimonu onlara getirdi.
43:24 Kâhya onları Yusufun evine götürüp ayaklarını yıkamaları için su getirdi, eşeklerine yem verdi.
43:25 Kardeşler öğlene, Yusufun geleceği saate kadar armağanlarını hazırladılar. Çünkü orada yemek yiyeceklerini duymuşlardı.
43:26 Yusuf eve gelince, getirdikleri armağanları kendisine sunup önünde yere kapandılar.
43:27 Yusuf hatırlarını sorduktan sonra, ‹‹Bana sözünü ettiğiniz yaşlı babanız iyi mi?›› dedi, ‹‹Hâlâ yaşıyor mu?››
43:28 Kardeşleri, ‹‹Babamız kulun iyi›› diye yanıtladılar, ‹‹Hâlâ yaşıyor.›› Sonra saygıyla eğilip yere kapandılar.
43:29 Yusuf göz gezdirirken kendisiyle aynı anneden olan kardeşi Benyamini gördü. ‹‹Bana sözünü ettiğiniz küçük kardeşiniz bu mu?›› dedi, ‹‹Tanrı sana lütfetsin, oğlum.››
43:30 Sonra hemen oradan ayrıldı, çünkü kardeşini görünce yüreği sızlamıştı. Ağlayacak bir yer aradı. Odasına girip orada ağladı.
43:31 Yüzünü yıkadıktan sonra dışarı çıktı. Kendisini toparlayarak, ‹‹Yemeği getirin›› dedi.
43:32 Yusufa ayrı, kardeşlerine ayrı, Yusufla yemek yiyen Mısırlılara ayrı hizmet edildi. Çünkü Mısırlılar İbranilerle birlikte yemek yemez, bunu iğrenç sayarlardı.
43:33 Kardeşleri Yusufun önünde büyükten küçüğe doğru yaş sırasına göre oturdular. Şaşkın şaşkın birbirlerine baktılar.
43:34 Yusuf'un masasından onlara yemek dağıtıldı. Benyamin'in payı ötekilerden beş kat fazlaydı. İçtiler, birlikte hoş vakit geçirdiler.
44:1 Yusuf kâhyasına, ‹‹Bu adamların torbalarına taşıyabilecekleri kadar yiyecek doldur›› diye buyurdu, ‹‹Her birinin parasını torbasının ağzına koy.
44:2 En küçüğünün torbasına benim gümüş kâsemi ve buğdayının parasını koy.›› Kâhya Yusufun buyruğunu yerine getirdi.
44:3 Sabah erkenden adamlar eşekleriyle yolcu edildi.
44:4 Onlar kentten pek uzaklaşmamıştı ki Yusuf kâhyasına, ‹‹Hemen o adamların peşine düş›› dedi, ‹‹Onlara yetişince, ‹Niçin iyiliğe karşı kötülük yaptınız?› de,
44:5 ‹Efendimin şarap içmek, fala bakmak için kullandığı kâse değil mi bu? Bunu yapmakla kötülük ettiniz.› ››
44:6 Kâhya onlara yetişip bu sözleri yineledi.
44:7 Adamlar, ‹‹Efendim, neden böyle konuşuyorsun?›› dediler, ‹‹Bizden uzak olsun, biz kulların böyle şey yapmayız.
44:8 Torbalarımızın ağzında bulduğumuz paraları Kenan ülkesinden sana geri getirdik. Nasıl efendinin evinden altın ya da gümüş çalarız?
44:9 Kullarından birinde çıkarsa öldürülsün, geri kalanlar efendimin kölesi olsun.››
44:10 Kâhya, ‹‹Peki, dediğiniz gibi olsun›› dedi, ‹‹Kimde çıkarsa kölem olacak, geri kalanlar suçsuz sayılacak.››
44:11 Hemen torbalarını indirip açtılar.
44:12 Kâhya büyükten küçüğe doğru hepsinin torbasını aradı. Kâse Benyaminin torbasında çıktı.
44:13 Kardeşleri üzüntüden giysilerini yırttılar. Sonra torbalarını eşeklerine yükleyip kente geri döndüler.
44:14 Yahudayla kardeşleri Yusufun evine geldiğinde, Yusuf daha evdeydi. Önünde yere kapandılar.
44:15 Yusuf, ‹‹Nedir bu yaptığınız?›› dedi, ‹‹Benim gibi birinin fala bakabileceği aklınıza gelmedi mi?››
44:16 Yahuda, ‹‹Ne diyelim, efendim?›› diye karşılık verdi, ‹‹Nasıl anlatalım? Kendimizi nasıl temize çıkaralım? Tanrı suçumuzu ortaya çıkardı. Hepimiz köleniz artık, efendim; hem biz hem de kendisinde kâse bulunan kardeşimiz.››
44:17 Yusuf, ‹‹Benden uzak olsun!›› dedi, ‹‹Yalnız kendisinde kâse bulunan kölem olacak. Siz esenlikle babanızın yanına dönün.››
44:18 Yahuda yaklaşıp, ‹‹Efendim, lütfen izin ver konuşayım›› dedi, ‹‹Kuluna öfkelenme. Sen firavunla aynı yetkiye sahipsin.
44:19 Efendim, biz kullarına sormuştun: ‹Babanız ya da başka kardeşiniz var mı?› diye.
44:20 Biz de, ‹Yaşlı bir babamız ve onun yaşlılığında doğan küçük bir kardeşimiz var› demiştik, ‹O çocuğun kardeşi öldü, kendisi annesinin tek oğlu. Babamız onu çok sever.›
44:21 ‹‹Sen de biz kullarına, ‹O çocuğu bana getirin, gözümle göreyim› demiştin.
44:22 Biz de, ‹Çocuk babasından ayrılamaz, ayrılırsa babası ölür› diye karşılık vermiştik.
44:23 Sen de biz kullarına, ‹Eğer küçük kardeşiniz sizinle gelmezse, yüzümü bir daha göremezsiniz› demiştin.
44:24 ‹‹Kulun babamızın yanına döndüğümüzde, söylediklerini ona anlattık.
44:25 Babamız, ‹Yine gidin, bize biraz yiyecek alın› dedi.
44:26 Ama biz, ‹Gidemeyiz› dedik, ‹Ancak küçük kardeşimiz bizimle gelirse gideriz. Küçük kardeşimiz bizimle olmazsa o adamın yüzünü göremeyiz.›
44:27 ‹‹Babam, biz kullarına, ‹Biliyorsunuz, karım bana iki erkek çocuk doğurdu› dedi,
44:28 ‹Biri yanımdan ayrıldı. Besbelli bir hayvan parçaladı, bir daha göremedim onu.
44:29 Bunu da götürürseniz ve ona bir zarar gelirse, bu acıyla ak saçlı başımı ölüler diyarına götürürsünüz.›
44:30 ‹‹Efendim, şimdi babam kulunun yanına döndüğümde çocuk yanımızda olmazsa, babam onu görmeyince ölür. Çünkü onu yaşama bağlayan bu çocuktur. Biz kulların da acı içinde babamızın ak saçlı başını ölüler diyarına indiririz.
44:32 Ben kulun bu çocuğa kefil oldum. Babama, ‹Onu sana geri getirmezsem, ömrümce kendimi sana karşı suçlu sayarım› dedim.
44:33 ‹‹Lütfen şimdi çocuğun yerine beni kölen kabul et. Çocuk kardeşleriyle birlikte geri dönsün.
44:34 O yanımda olmadan babamın yanına nasıl dönerim? Babamın başına gelecek kötülüğe dayanamam.››
45:1 Yusuf adamlarının önünde kendini tutamayıp, ‹‹Herkesi çıkarın buradan!›› diye bağırdı. Kendini kardeşlerine tanıttığında yanında kimse olmasın istiyordu.
45:2 O kadar yüksek sesle ağladı ki, Mısırlılar ağlayışını işitti. Bu haber firavunun ev halkına da ulaştı.
45:3 Yusuf kardeşlerine, ‹‹Ben Yusufum!›› dedi, ‹‹Babam yaşıyor mu?›› Kardeşleri donup kaldı, yanıt veremediler.
45:4 Yusuf, ‹‹Lütfen bana yaklaşın›› dedi. Onlar yaklaşınca Yusuf şöyle devam etti: ‹‹Mısıra sattığınız kardeşiniz Yusuf benim.
45:5 Beni buraya sattığınız için üzülmeyin. Kendinizi suçlamayın. Tanrı insanlığı korumak için beni önden gönderdi.
45:6 Çünkü iki yıldır ülkede kıtlık var, beş yıl daha sürecek. Kimse çift süremeyecek, ekin biçemeyecek.
45:7 Tanrı yeryüzünde soyunuzu korumak ve harika biçimde canınızı kurtarmak için beni önünüzden gönderdi.
45:8 Beni buraya gönderen siz değilsiniz, Tanrıdır. Beni firavunun başdanışmanı, sarayının efendisi, bütün Mısır ülkesinin yöneticisi yaptı.
45:9 Hemen babamın yanına gidin, ona oğlun Yusuf şöyle diyor deyin: ‹Tanrı beni Mısır ülkesine yönetici yaptı. Durma, yanıma gel.
45:10 Goşen bölgesine yerleşirsin; çocukların, torunların, davarların, sığırların ve sahip olduğun her şeyle birlikte yakınımda olursun.
45:11 Orada sana bakarım, çünkü kıtlık beş yıl daha sürecek. Yoksa sen de ailen ve sana bağlı olan herkes de perişan olursunuz.›
45:12 ‹‹Hepiniz gözlerinizle görüyorsunuz, kardeşim Benyamin, sen de görüyorsun konuşanın gerçekten ben olduğumu.
45:13 Mısırda ne denli güçlü olduğumu ve bütün gördüklerinizi babama anlatın. Babamı hemen buraya getirin.››
45:14 Sonra kardeşi Benyaminin boynuna sarılıp ağladı. Benyamin de ağlayarak ona sarıldı.
45:15 Yusuf ağlayarak bütün kardeşlerini öptü. Sonra kardeşleri onunla konuşmaya başladı.
45:16 Yusufun kardeşlerinin geldiği haberi firavunun sarayına ulaşınca, firavunla görevlileri hoşnut oldu.
45:17 Firavun Yusufa şöyle dedi: ‹‹Kardeşlerine de ki, ‹Hayvanlarınızı yükleyip Kenan ülkesine gidin.
45:18 Babanızı ve ailelerinizi buraya getirin. Size Mısırın en iyi topraklarını vereceğim. Ülkenin kaymağını yiyeceksiniz.›
45:19 Onlara ayrıca şöyle demeni de buyuruyorum: ‹Çocuklarınızla karılarınız için Mısırdan arabalar alın, babanızla birlikte buraya gelin.
45:20 Gözünüz arkada kalmasın, çünkü Mısırda en iyi ne varsa sizin olacak.› ››
45:21 İsrailin oğulları söyleneni yaptı. Firavunun buyruğu üzerine Yusuf onlara araba ve yol için azık verdi.
45:22 Hepsine birer kat yedek giysi, Benyamine ise üç yüz parça gümüşle beş kat yedek giysi verdi.
45:23 Böylece babasına Mısırda en iyi ne varsa hepsiyle yüklü on eşek, yolculuk için buğday, ekmek ve azık yüklü on dişi eşek gönderdi.
45:24 Kardeşlerini yolcu ederken onlara, ‹‹Yolda kavga etmeyin›› dedi.
45:25 Yusufun kardeşleri Mısırdan ayrılıp Kenan ülkesine, babaları Yakupun yanına döndüler.
45:26 Ona, ‹‹Yusuf yaşıyor!›› dediler, ‹‹Üstelik Mısırın yöneticisi olmuş.›› Babaları donup kaldı, onlara inanmadı.
45:27 Yusufun kendilerine bütün söylediklerini anlattılar. Kendisini Mısıra götürmek için Yusufun gönderdiği arabaları görünce, Yakupun keyfi yerine geldi.
45:28 ‹‹Tamam!›› dedi, ‹‹Oğlum Yusuf yaşıyor. Ölmeden önce gidip onu göreceğim.››
46:1 İsrail sahip olduğu her şeyle birlikte yola çıktı. Beer-Şevaya varınca, orada babası İshakın Tanrısına kurbanlar kesti.
46:2 O gece Tanrı bir görümde İsraile, ‹‹Yakup, Yakup!›› diye seslendi. Yakup, ‹‹Buradayım›› diye yanıtladı.
46:3 Tanrı, ‹‹Ben Tanrıyım, babanın Tanrısı›› dedi, ‹‹Mısıra gitmekten çekinme. Soyunu orada büyük bir ulus yapacağım.
46:4 Seninle birlikte Mısıra gelecek, soyunu bu ülkeye geri getireceğim. Senin gözlerini Yusufun elleri kapayacak.››
46:5 Yakup Beer-Şevadan ayrıldı. Oğulları Yakupu -İsraili- götürmek üzere firavunun gönderdiği arabalara onu, kendi çocuklarıyla karılarını bindirdiler.
46:6 Yakup, bütün ailesini -oğullarını, kızlarını, torunlarını- hayvanlarını ve Kenan ülkesinde kazandığı malları yanına alarak Mısıra gitti.
46:8 İsrailin Mısıra giden oğullarının -Yakupla oğullarının- adları şunlardır: Yakupun ilk oğlu Ruben.
46:9 Rubenin oğulları:
Hanok, Pallu, Hesron, Karmi.
46:10 Şimonun oğulları:
Yemuel, Yamin, Ohat, Yakin, Sohar ve Kenanlı bir kadının oğlu Şaul.
46:11 Levinin oğulları:
Gerşon, Kehat, Merari.
46:12 Yahudanın oğulları:
Er, Onan, Şela, Peres, Zerah.
Ancak Erle Onan Kenan ülkesinde ölmüştü.
Peresin oğulları:
Hesron, Hamul.
46:13 İssakarın oğulları:
Tola, Puvva, Yov, Şimron.
46:14 Zevulunun oğulları:
Seret, Elon, Yahleel.
46:15 Bunlar Leanın Yakupa doğurduğu oğullardır. Lea onları ve kızı Dinayı Paddan-Aramda doğurmuştu. Yakupun bu oğullarıyla kızları toplam otuz üç kişiydi.
46:16 Gadın oğulları:
Sifyon, Hagi, Şuni, Esbon, Eri, Arodi, Areli.
46:17 Aşerin çocukları:
Yimna, Yişva, Yişvi, Beria; kızkardeşleri Serah.
Berianın oğulları:
Hever, Malkiel.
46:18 Bunlar Lavanın kızı Leaya verdiği Zilpanın Yakupa doğurduğu çocuklardır. Toplam on altı kişiydiler.
46:19 Yakupun karısı Rahelin oğulları:
Yusuf, Benyamin.
46:20 Yusufun Mısırda On Kentifç kâhini Potiferanın kızı Asenattan Manaşşe ve Efrayim adında iki oğlu oldu.
46:21 Benyaminin oğulları:
Bala, Beker, Aşbel, Gera, Naaman, Ehi, Roş, Muppim, Huppim, Ard.
46:22 Bunlar Rahelin Yakupa doğurduğu çocuklardır. Toplam on dört kişiydiler.
46:23 Danın oğlu:
Huşim.
46:24 Naftalinin oğulları:
Yahseel, Guni, Yeser, Şillem.
46:25 Bunlar Lavanın, kızı Rahele verdiği Bilhanın Yakupa doğurduğu çocuklardır. Toplam yedi kişiydiler.
46:26 Oğullarının karıları dışında Yakupun soyundan gelen ve onunla birlikte Mısıra gidenler toplam altmış altı kişiydi. Bunların hepsi Yakuptan olmuştu.
46:27 Yusufun Mısırda doğan iki oğluyla birlikte Mısıra göçen Yakup ailesi toplam yetmiş kişiydi.
46:28 Yakup Goşen yolunu göstermesi için Yahudayı önden Yusufa gönderdi. Onlar Goşene varınca,
46:29 Yusuf arabasını hazırlayıp babası İsraili karşılamak üzere Goşene gitti. Babasını görür görmez boynuna sarılıp uzun uzun ağladı.
46:30 İsrail Yusufa, ‹‹Yüzünü gördüm ya, artık ölsem de gam yemem›› dedi, ‹‹Yaşıyorsun!››
46:31 Yusuf kardeşleriyle babasının ev halkına şöyle dedi: ‹‹Gidip firavuna haber vereyim, ‹Kenan ülkesinde yaşayan kardeşlerimle babamın ev halkı yanıma geldi› diyeyim.
46:32 Çoban olduğunuzu, hayvancılık yaptığınızı, bu yüzden davarlarınızla sığırlarınızı ve her şeyinizi birlikte getirdiğinizi anlatayım.
46:33 Firavun sizi çağırıp da, ‹Ne iş yaparsınız?› diye sorarsa,
46:34 ‹Atalarımız gibi biz de çocukluktan beri hayvancılık yapıyoruz› dersiniz. Öyle deyin ki, sizi Goşen bölgesine yerleştirsin. Çünkü Mısırlılar çobanlardan iğrenir.››
47:1 Yusuf gidip firavuna, ‹‹Babamla kardeşlerim davarları, sığırları ve bütün eşyalarıyla Kenan ülkesinden geldiler›› diye haber verdi, ‹‹Şu anda Goşen bölgesindeler.››
47:2 Sonra kardeşlerinden beşini seçerek firavunun huzuruna çıkardı.
47:3 Firavun Yusufun kardeşlerine, ‹‹Ne iş yapıyorsunuz?›› diye sordu. ‹‹Biz kulların atalarımız gibi çobanız›› diye yanıtladılar,
47:4 ‹‹Bu ülkeye geçici bir süre için geldik. Çünkü Kenan ülkesinde şiddetli kıtlık var. Davarlarımız için otlak bulamıyoruz. İzin ver, Goşen bölgesine yerleşelim.››
47:5 Firavun Yusufa, ‹‹Babanla kardeşlerin yanına geldiler›› dedi,
47:6 ‹‹Mısır ülkesi senin sayılır. Onları ülkenin en iyi yerine yerleştir. Goşen bölgesine yerleşsinler. Sence aralarında becerikli olanlar varsa, davarlarıma bakmakla görevlendir.››
47:7 Yusuf babası Yakupu getirip firavunun huzuruna çıkardı. Yakup firavunu kutsadı.
47:8 Firavun, Yakupa, ‹‹Kaç yaşındasın?›› diye sordu.
47:9 Yakup, ‹‹Gurbet yıllarım yüz otuz yılı buldu›› diye yanıtladı, ‹‹Ama yıllar çabuk ve zorlu geçti. Atalarımın gurbet yılları kadar uzun sürmedi.››
47:10 Sonra firavunu kutsayıp huzurundan ayrıldı.
47:11 Yusuf babasıyla kardeşlerini Mısıra yerleştirdi; firavunun buyruğu uyarınca onlara ülkenin en iyi yerinde, Ramses bölgesinde mülk verdi.
47:12 Ayrıca babasıyla kardeşlerine ve babasının ev halkına, sahip oldukları çocukların sayısına göre yiyecek sağladı.
47:13 Kıtlık öyle şiddetlendi ki, hiçbir ülkede yiyecek bulunmaz oldu. Mısır ve Kenan ülkeleri kıtlıktan kırılıyordu.
47:14 Yusuf sattığı buğdaya karşılık Mısır ve Kenandaki bütün paraları toplayıp firavunun sarayına götürdü.
47:15 Mısır ve Kenanda para tükenince Mısırlılar Yusufa giderek, ‹‹Bize yiyecek ver›› dediler, ‹‹Gözünün önünde ölelim mi? Paramız bitti.››
47:16 Yusuf, ‹‹Paranız bittiyse, davarlarınızı getirin›› dedi, ‹‹Onlara karşılık size yiyecek vereyim.››
47:17 Böylece davarlarını Yusufa getirdiler. Yusuf atlara, davar ve sığır sürülerine, eşeklere karşılık onlara yiyecek verdi. Bir yıl boyunca hayvanlarına karşılık onlara yiyecek sağladı.
47:18 O yıl geçince, ikinci yıl yine geldiler. Yusufa, ‹‹Efendim, gerçeği senden saklayacak değiliz›› dediler, ‹‹Paramız tükendi, davarlarımızı da sana verdik. Canımızdan ve toprağımızdan başka verecek bir şeyimiz kalmadı.
47:19 Gözünün önünde ölelim mi? Toprağımız çöle mi dönsün? Canımıza ve toprağımıza karşılık bize yiyecek sat. Toprağımızla birlikte firavunun kölesi olalım. Bize tohum ver ki ölmeyelim, yaşayalım; toprak da çöle dönmesin.››
47:20 Böylece Yusuf Mısırdaki bütün toprakları firavun için satın aldı. Mısırlıların hepsi tarlalarını sattılar, çünkü kıtlık onları buna zorluyordu. Toprakların tümü firavunun oldu.
47:21 Yusuf Mısırın bir ucundan öbür ucuna kadar bütün halkı köleleştirdi.
47:22 Yalnız kâhinlerin toprağını satın almadı. Çünkü onlar firavundan aylık alıyor, firavunun bağladığı aylıkla geçiniyorlardı. Bu yüzden topraklarını satmadılar. Masoretik metin ‹‹Kentlere göçtürdü››.
47:23 Yusuf halka, ‹‹Sizi de toprağınızı da firavun için satın aldım›› dedi, ‹‹İşte size tohum, toprağı ekin.
47:24 Ürün devşirdiğinizde, beşte birini firavuna vereceksiniz. Beşte dördünü ise tohumluk olarak kullanacak ve ailelerinizle, çocuklarınızla yiyeceksiniz.››
47:25 ‹‹Canımızı kurtardın›› diye karşılık verdiler, ‹‹Efendimizin gözünde lütuf bulalım. Firavunun kölesi oluruz.››
47:26 Yusuf ürünün beşte birinin firavuna verilmesini Mısırda toprak yasası yaptı. Bu yasa bugün de yürürlüktedir. Yalnız kâhinlerin toprağı firavuna verilmedi.
47:27 İsrail Mısırda Goşen bölgesine yerleşti. Orada mülk sahibi oldular, çoğalıp arttılar.
47:28 Yakup Mısırda on yedi yıl yaşadı. Ömrü toplam yüz kırk yedi yıl sürdü.
47:29 Ölümü yaklaşınca, oğlu Yusufu çağırıp, ‹‹Eğer benden hoşnut kaldınsa, lütfen elini uyluğumun altına koy›› dedi, ‹‹Bana sevgi ve sadakat göstereceğine söz ver. Lütfen beni Mısırda gömme.
47:30 Atalarıma kavuştuğum zaman beni Mısırdan çıkarıp onların yanına göm.›› Yusuf, ‹‹Dediğin gibi yapacağım›› diye karşılık verdi.
47:31 İsrail, ‹‹Ant iç›› dedi. Yusuf ant içti. İsrail yatağının başı ucunda eğilip RAB'be tapındı. ucuna yaslanıp››.
48:1 Bir süre sonra, ‹‹Baban hasta›› diye Yusufa haber geldi. Yusuf iki oğlu Manaşşeyle Efrayimi yanına alıp yola çıktı.
48:2 Yakupa, ‹‹Oğlun Yusuf geliyor›› diye haber verdiler. İsrail kendini toparlayıp yatağında oturdu.
48:3 Yusufa, ‹‹Her Şeye Gücü Yeten Tanrı Kenan ülkesinde, Luzda bana görünerek beni kutsadı›› dedi,
48:4 ‹‹Bana, ‹Seni verimli kılacak, çoğaltacağım› dedi, ‹Soyundan birçok ulus doğuracağım. Senden sonra bu ülkeyi sonsuza dek mülk olarak senin soyuna vereceğim.›
48:5 ‹‹Ben Mısıra gelmeden önce burada doğan iki oğlun benim sayılır. Efrayimle Manaşşe benim için Rubenle Şimon gibidir.
48:6 Onlardan sonra doğacak çocuklar senin olsun. Efrayimle Manaşşeden onlara miras geçecek.
48:7 Ben Paddandan dönerken Rahel Kenan ülkesinde, Efrata varmadan yolda yanımda öldü. Çok üzüldüm, onu orada Efrata -Beytleheme- giden yolun kenarına gömdüm.››
48:8 İsrail, Yusufun oğullarını görünce, ‹‹Bunlar kim?›› diye sordu.
48:9 Yusuf, ‹‹Oğullarım›› diye yanıtladı, ‹‹Tanrı onları bana Mısırda verdi.›› İsrail, ‹‹Lütfen onları yanıma getir, kutsayayım›› dedi.
48:10 İsrailin gözleri yaşlılıktan zayıflamıştı, göremiyordu. Yusuf oğullarını onun yanına götürdü. Babası onları öpüp kucakladı.
48:11 Sonra Yusufa, ‹‹Senin yüzünü göreceğimi hiç sanmıyordum›› dedi, ‹‹Ama işte Tanrı bana soyunu bile gösterdi.››
48:12 Yusuf oğullarını babasının kucağından alıp onun önünde yere kapandı.
48:13 Sonra Efrayimi sağına alarak İsrailin sol eline, Manaşşeyi soluna alarak İsrailin sağ eline yaklaştırdı.
48:14 İsrail ellerini çapraz olarak uzattı, sağ elini küçük olan Efrayimin, sol elini Manaşşenin başına koydu. Oysa ilkin Manaşşe doğmuştu.
48:15 Sonra Yusufu kutsayarak şöyle dedi: ‹‹Atalarım İbrahimin, İshakın hizmet ettiği,
Bugüne dek yaşamım boyunca bana çobanlık eden Tanrı,
48:16 Beni bütün kötülüklerden kurtaran melek bu gençleri kutsasın!
Adım ve atalarım İbrahimle İshakın adları bu gençlerle yaşasın!
Yeryüzünde çoğaldıkça çoğalsınlar.››
48:17 Yusuf, babasının sağ elini Efrayimin başına koyduğunu görünce, bundan hoşlanmadı. Babasının elini Efrayimin başından kaldırıp Manaşşenin başına koymak istedi.
48:18 ‹‹Baba, öyle değil›› dedi, ‹‹İlkin Manaşşe doğdu. Sağ elini onun başına koy.››
48:19 Ancak babası bunu istemedi. ‹‹Biliyorum oğlum, biliyorum›› dedi, ‹‹Manaşşe de büyük bir halk olacak. Ama küçük kardeşi daha büyük bir halk olacak, soyundan birçok ulus doğacak.››
48:20 O gün onları kutsayarak şöyle dedi: ‹‹İsrailliler, ‹Tanrı seni Efrayim ve Manaşşe gibi yapsın›
Diyerek sizin adınızla kutsayacaklar.›› Böylece Yakup Efrayimi Manaşşenin önüne geçirdi.
48:21 İsrail Yusufa, ‹‹Ben ölmek üzereyim›› dedi, ‹‹Tanrı sizinle olacak. Sizi atalarınızın toprağına geri götürecek.
48:22 Sana kardeşlerinden bir pay fazla veriyorum; onu Amorlular'dan kılıcımla, yayımla aldım.››
49:1 Yakup oğullarını çağırarak, ‹‹Yanıma toplanın›› dedi, ‹‹Gelecekte size neler olacağını anlatayım.
49:2 ‹‹Yakupoğulları, toplanın ve dinleyin,
Babanız İsraile kulak verin.
49:3 ‹‹Ruben, sen benim ilk oğlum, gücümsün,
Kudretimin ilk ürünüsün,
Saygı ve güç bakımından en üstünsün.
49:4 Ama su gibi oynaksın,
Üstün olmayacaksın artık.
Çünkü babanın yatağına girip
Onu kirlettin.
Döşeğimi rezil ettin.
49:5 ‹‹Şimonla Levi kardeştir,
Kılıçları şiddet kusar.
49:6 Gizli tasarılarına ortak olmam,
Toplantılarına katılmam.
Çünkü öfkelenince adam öldürdüler,
Canları istedikçe sığırları sakatladılar.
49:7 Lanet olsun öfkelerine,
Çünkü şiddetlidir.
Lanet olsun gazaplarına,
Çünkü zalimcedir.
Onları Yakupta bölecek
Ve İsrailde dağıtacağım.
49:8 ‹‹Yahuda, kardeşlerin seni övecek,
Düşmanlarının ensesinde olacak elin.
Kardeşlerin önünde eğilecek.
49:9 Yahuda bir aslan yavrusudur.
Oğlum benim! Avından dönüp yere çömelir,
Aslan gibi, dişi bir aslan gibi yatarsın.
Kim onu uyandırmaya cesaret edebilir?
49:10 Sahibi gelene kadar
Krallık asası Yahudanın elinden çıkmayacak,
Yönetim hep onun soyunda kalacak,
Uluslar onun sözünü dinleyecek.
49:11 Eşeğini bir asmaya,
Sıpasını seçme bir dala bağlayacak;
Giysilerini şarapta,
Kaftanını üzümün kızıl kanında yıkayacak.
49:12 Gözleri şaraptan kızıl,
Dişleri sütten beyaz olacak.
49:13 ‹‹Zevulun deniz kıyısında yaşayacak,
Liman olacak gemilere,
Sınırı Saydaya dek uzanacak.
49:14 ‹‹İssakar semerler arasında yatan güçlü eşek gibidir;
49:15 Ne zaman dinlenecek iyi bir yer,
Hoşuna giden bir ülke görse,
Yüklenmek için sırtını eğer,
Angaryaya katlanır.
49:16 ‹‹Dan kendi halkını yönetecek,
Bir İsrail oymağı gibi.
49:17 Yol kenarında bir yılan,
Toprak yolda bir engerek olacak;
Atın topuklarını ısırıp
Atlıyı sırtüstü düşüren bir engerek.
49:18 ‹‹Ben senin kurtarışını bekliyorum, ya RAB.
49:19 ‹‹Gad akıncıların saldırısına uğrayacak,
Ama onların topuklarına saldıracak.
49:20 ‹‹Zengin yemekler olacak Aşerde,
Krallara yaraşır lezzetli yiyecekler yetiştirecek Aşer.
49:21 ‹‹Naftali salıverilmiş geyiğe benzer,
Sevimli yavrular doğurur.
49:22 ‹‹Yusuf meyveli bir dal gibidir,
Kaynak kıyısında verimli bir dal gibi,
Filizleri duvarların üzerinden aşar.
49:23 Okçular acımadan saldırdı ona.
Düşmanca savurdular oklarını üzerine.
49:24 Ama onun yayı sağlam,
Kolları esnek çıktı;
Yakupun güçlü Tanrısı,
İsrailin Kayası, Çobanı olan Tanrı sayesinde.
49:25 Sana yardım eden babanın Tanrısıdır,
Her Şeye Gücü Yeten Tanrıdır seni kutsayan.
Yukarıdaki göklerin
Ve aşağıdaki denizlerin bereketiyle,
Memelerin, rahimlerin bereketiyle Odur seni kutsayan.
49:26 Babanın kutsamaları ebedi dağların nimetlerinden,
Ebedi tepelerin bolluğundan daha yücedir;
Yusufun başı üzerinde,
Kardeşleri arasında önder olanın üstünde olacak.
49:27 ‹‹Benyamin aç kurda benzer;
Sabah avını yer,
Akşam ganimeti paylaşır.››
49:28 İsrailin on iki oymağı bunlardır. Babaları onları kutsarken bunları söyledi. Her birini uygun biçimde kutsadı.
49:29 Sonra Yakup oğullarına şu buyrukları verdi: ‹‹Ben ölmek, halkıma kavuşmak üzereyim. Beni Kenan ülkesinde atalarımın yanına, Mamre yakınlarında Hititli Efronun tarlasındaki mağaraya, Makpela Tarlasındaki mağaraya gömün. İbrahim o mağarayı mezar yapmak üzere Hititli Efrondan tarlasıyla birlikte satın almıştı.
49:31 İbrahimle karısı Sara, İshakla karısı Rebeka oraya gömüldüler. Leayı da ben oraya gömdüm.
49:32 Tarla ile içindeki mağara Hititlerden satın alındı.››
49:33 Yakup oğullarına verdiği buyrukları bitirince, ayaklarını yatağın içine çekti, son soluğunu vererek halkına kavuştu.
50:1 Yusuf kendini babasının üzerine attı, ağlayarak onu öptü.
50:2 Babasının cesedini mumyalamaları için özel hekimlerine buyruk verdi. Hekimler İsraili mumyaladılar.
50:3 Bu iş kırk gün sürdü. Mumyalama için bu süre gerekliydi. Mısırlılar İsrail için yetmiş gün yas tuttu.
50:4 Yas günleri geçince, Yusuf firavunun ev halkına, ‹‹Eğer benden hoşnut kaldınızsa, lütfen firavunla konuşun›› dedi,
50:5 ‹‹Babam bana ant içirdi: ‹Ölmek üzereyim. Beni Kenan ülkesinde kendim için kazdırdığım mezara gömeceksin› dedi. Şimdi lütfen firavuna bildirin, izin versin gideyim, babamı gömüp geleyim.››
50:6 Firavun, ‹‹Git, babanı göm, andını yerine getir›› dedi.
50:7 Böylece Yusuf babasını gömmeye gitti. Firavunun bütün görevlileri, sarayın ve Mısırın ileri gelenleri ona eşlik etti.
50:8 Yusufun bütün ailesi, kardeşleri, babasının ev halkı da onunla birlikteydi. Yalnız çocukları, davarlarla sığırları Goşende bıraktılar.
50:9 Arabalarla atlılar da onları izledi. Büyük bir alay oluşturdular.
50:10 Şeria Irmağının doğusunda Atat Harmanına varınca, yüksek sesle, acı acı ağıt yaktılar. Yusuf babası için yedi gün yas tuttu.
50:11 O bölgede yaşayan Kenanlılar, Atat Harmanındaki yası görünce, ‹‹Mısırlılar ne kadar hüzünlü yas tutuyor!›› dediler. Bu yüzden, Şeria Irmağının doğusundaki bu yere Avel-Misrayim adı verildi. ‹‹Mısırlıların çayırı›› anlamına gelir.
50:12 Yakupun oğulları, babalarının vermiş olduğu buyruğu tam tamına yerine getirdiler.
50:13 Onu Kenan ülkesine götürüp Mamre yakınlarında Makpela Tarlasındaki mağaraya gömdüler. O mağarayı mezar yapmak üzere tarlayla birlikte Hititli Efrondan İbrahim satın almıştı.
50:14 Yusuf babasını gömdükten sonra, kendisi, kardeşleri ve onunla birlikte babasını gömmeye gelenlerin hepsi Mısıra döndüler.
50:15 Babalarının ölümünden sonra Yusufun kardeşleri, ‹‹Belki Yusuf bize kin besliyordur›› dediler, ‹‹Ya ona yaptığımız kötülüğe karşılık bizden öç almaya kalkarsa?››
50:16 Böylece Yusufa haber gönderdiler: ‹‹Babamız ölmeden önce Yusufa şöyle deyin diye buyurmuştu: ‹Kardeşlerin sana kötülük yaptılar, lütfen onların suçunu, günahını bağışla.› Ne olur şimdi günahımızı bağışla. Biz babanın Tanrısının kullarıyız.›› Yusuf bu haberi alınca ağladı.
50:18 Bunun üzerine kardeşleri gidip onun önünde yere kapanarak, ‹‹Senin köleniz›› dediler.
50:19 Yusuf, ‹‹Korkmayın›› dedi, ‹‹Ben Tanrı mıyım?
50:20 Siz bana kötülük düşündünüz, ama Tanrı bugün olduğu gibi birçok halkın yaşamını korumak için o kötülüğü iyiliğe çevirdi.
50:21 Korkmanıza gerek yok, size de çocuklarınıza da bakacağım.›› Yüreklerine dokunacak güzel sözlerle onlara güven verdi.
50:22 Yusufla babasının ev halkı Mısıra yerleştiler. Yusuf yüz on yıl yaşadı.
50:23 Efrayimin üç göbek çocuklarını gördü. Manaşşenin oğlu Makirin çocukları onun elinde doğdu.
50:24 Yusuf yakınlarına, ‹‹Ben ölmek üzereyim›› dedi, ‹‹Ama Tanrı kesinlikle size yardım edecek; sizi İbrahime, İshaka, Yakupa ant içerek söz verdiği topraklara götürecek.››
50:25 Sonra onlara ant içirerek, ‹‹Tanrı kesinlikle size yardım edecek›› dedi, ‹‹O zaman kemiklerimi buradan götürürsünüz.››
50:26 Yusuf yüz on yaşında öldü. Onu mumyalayıp Mısır'da bir tabuta koydular.